Kuzey Irak “tefrika referandumu”nun akıbeti tartışılırken, son günlerde Kuzey Suriye’de de “federalizm” adı altında aynı iftirak komplosu gündeme taşınıyor.
Bilindiği gibi 16 Mart 2016’da imzalanan İngiliz-Fransız ortak yapımı “Sykes-Picot anlaşması”nın temeli üzerinde 10 Ağustos 1920’de dayatılan Sevr Antlaşması’yla Osmanlı bakiyesi Müslüman milletleri çeşitli ırkî ve mezhebî ayrımlar üzerinden parçalama plânı sahnelenmişti.
Bediüzzaman’ın, “Avrupa zâlim hükûmetlerinin, zulümleriyle âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete ihânet’ ve Kur’ân’ın zararına gayet ağır şerâitle (şartlarla) kâfirâne fikirlerini icra etmek ve devlet-i İslâmiyenin (Osmanlının) nurunu söndürmek niyetiyle müthiş bir su-i kast olan ‘gaddarâne Sevr muâhedesi” takbihi bunun içindi. (Şuâlar, 619, Kastamonu Lâhikası, 17)
Vakıa şu ki “tefrika plânı”, 100 yıl sonra ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in 7 Ağustos 2003 tarihli Washington Post’ta duyurduğu, Türkiye dahil Fas’tan Basra Körfezi’ne 22 Müslüman ülkenin dilimlenmesiyle sınırlarının değiştirileceği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile güncellendi.
“Ortadoğu’yu dönüştürmek” adlı “bölgesel plân”la en son Türkiye’nin Suriye’de İsrail’le daha sıkı işbirliğini salık veren Amerikan Dışişleri eski Bakanı Kerry’in Amerikan Kongresi’nde, “iç savaş kaosundaki Suriye bir bütün olarak kalmayacak, uygulanacak ‘B plânı”yla iç savaş sonrası en az dörde bölünecek” ihbarının maksadı bu idi. (Reuters, 24.2.16)
“KUZEY SURİYE FEDERASYONU”!
Esasen Irak’tan sonra Suriye’nin de bölünmesi, “hedef ülkeler’in başına terör, sefâlet ve kitlesel ölümler getiren; yoluna çıkan askerlerin, gazetecilerin, din adamlarının öldürülmesini emreden” İsrail yanlısı Yahudi kökenli ABD Dışişleri eski Bakanı Kissinger ve ekibinin, bütün Amerikan yönetimlerine ve Trump yönetimine telkin ettiği stratejinin bir parçasıydı. (Kissinger’in Yargılanması, Christopher Hitchens, 6-7)
Bundandır ki, Sevr’de “Kürt Bölgesi” diye Fırat’ın doğusundaki vilâyetlerin Fransız ve İtalyanlarca yönetilmesi ve bir yıl sonra Milletler Cemiyeti’ne “ayrı bir devlet” başvurusu yapılıp Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin, Cizre şehirlerinin parçalanması’ öngörülmüşken, BOP’la altı yıldır 600 bin sivilin katledildiği, on milyona yakın insanın göçe zorlanıp perişan edildiği iç savaşla tahrip edilen Suriye’nin yine etnik-mezhebî iftiraklarla dörde bölünmesi hesâplanıyor.
Bu hesâpla, 1991’deki Birinci Körfez Savaşı sonrası Çekiç Güç’le başlayan süreçte ABD ve İsrail’in Kuzey Irak Özerk Yönetimini -dağıtılan Irak ordusunun silâhlarıyla ve ağır silâh desteğiyle- silâhlandırıp palazlandıran ABD ve İsrail, iç savaş kargaşasında eğitip donatarak azdırdığı PYD/YPG’nin Türkiye’nin 911 kilometre sınırında üç bölgede altı kantonunu birleştirmesiyle öncelikle Suriye’nin kuzeyinin koparılması emr-i vakisine girişiliyor.
Bizzat Cumhurbaşkanı’nın ifâdesiyle, Pentagon’un kaleşnikoftan, ağır makineliden tanksavara ve havan topundan zırhlılara kadar hâlen üç bin tırla yüzlerce ton silâhın örgüte sevkinin amacı bu.
Bu hedefle, Londra’da yayınlanan Şark El Avsat gazetesinden The Syrian Observer sitesine birçok mihraktan “Kuzey Suriye federalist seçim kanunu” ile “ idarî bölge kanunu”nun kabul edildiği haberleri çıkıyor. “Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu’nun yapılandırılması” perdesinde PYD kantonlarında referandum yapılacağı, hatta Rakka’nın “federasyon”a katılıp katılmaması ile ilgili karar alınacağı ileri sürülüyor. Beş ay içinde bölgede köy, kasaba ve şehirleri ihtiva eden “komün eş başkanlığı”, “kent ve kanton meclisi” ve “Kuzey Suriye halk kongresi/konseyi”ni belirleyecek “üç aşamalı federalizm seçimleri”nden bahsediliyor. (Ercan Çitlioğlu, Gazete Vatan, 26.9.17)
“BÜYÜK İSRAİL” UĞRUNA ORTADOĞU’YU PARÇALAMA
Özetle, “tefrika plânı”nda işgalle ifna edilen Irak’tan sonra sıra Suriye’de. Küresel emperyallerin mâmûlü IŞİD gibi silâhlı taşeron örgütler üzerinden “vekâlet savaşları” müdahaleleriyle alevlendirilen terör ve iç savaşla çökertilen, mezhebî – etnik parçalara parçalanmaya teşne hale getirilen ve “ecnebilerin parmak karıştırmasına zemin hazırlanan” Suriye’de parçalama “plânı” devreye sokuluyor.
Bu eksende Birinci Dünya Savaşı’nda ecnebilerce çizilen “yeni dünya haritası”yla İkinci Dünya Savaşı kurulan İsrail Millî Güvenlik Kurulu raporuyla “Nil’den Fırat’a ‘arz-ı mev’ud’da (vaad edilmiş topraklarda) ‘büyük İsrail” uğruna Ortadoğu’yu parçalama plânı” tatbike konuluyor.
Ve bu “tefrika plânı”yla 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda istilâ edip, 1981’de tek taraflı ilhak ettiği Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni pervâsızca işgal eden İsrail’in karşısında bölgede hiçbir güçlü ülkenin kalmaması hesâbına Kuzey Suriye’de “Rojova/Batı Kürdistan koridoru”nun önü açılıyor.
Peki, bu “menhus plân” oldu bittisine karşı Ankara ne yaptı ve ne yapmalı…