"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suriye’ye müdahale “işbirliği”!

Cevher İLHAN
25 Mayıs 2015, Pazartesi
Seçim öncesi Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı provokasyonlardan biri de Ankara’nın Suriye’ye operasyonla gerçek gündemi saptırma manipülasyonu.

Her ne kadar Türkiye’nin ABD ve bazı bölge ülkeleriyle birlikte Suriye’ye askerî müdahale şâyiası “şimdilik” savuşturulsa da, AKP iktidarında baştan beri iç çatışma kargaşasındaki ülkede olup bitenleri “iç meselesi” gören Ankara’nın bir tek Şam yönetiminin devrilmesine saplanan taraflı tavrı, her kritik kavşakta Türkiye’nin başına gâileler açacak risklerle muallel.

Zira Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşta inadına “cephe ülkesi” yapan politikalar yoğunlaşarak devam ediyor. Hâlâ “tampon/güvenli bölge projesi” gündemde. Suriye topraklarında kurulacak bölge, Suriye’den koparılacak, Başta ABD olmak üzere aynen Libya gibi Suriye’ye askerî operasyon peşindeki Batılı emperyal ülkelerin lojistik desteğinde, Körfez ülkeleriyle Türkiye’nin korumasında olacak. 

Ve bu “bölgeler”in korunması için, öncelikle Şam’ın hava savunmasından başlanarak silâhlı unsurları bertaraf edilecek. Kısacası, “tampon bölge” üzerinde Müslüman ülkeler savaştırılıp birbirine kırdırılacak. Açıkça “cephe ülkesi” olma ve Müslüman komşu Suriye’ye savaş etme anlamına gelen bu operasyonla Türkiye, sonu belli olmayan meçhul bir mâceraya atılacak. 

Bunun yanısıra, Türkiye’nin “eğit-donat programı”na ev sahipliği yapıp, Suriye iç savaşında savaşan silâhlı gruplara silâh ve savaş eğitimi, bir başka yönden belâya teşne durumuna düşürüyor…

“KİRLİ SAVAŞ”IN PARÇASI

Gerçek şu ki, Suriye’de dördüncü yılına giren 300 bin insanın katledildiği iç savaşta etkin rol oynayan Amerika’ya destek için giden Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Halid Hoca’nın “Suriye’nin güney ve kuzeyinde iki operasyon merkezi var. Suudî Arabistan güney cephesine ve Türkiye kuzey cephesine eşzamanlı silâh sevkıyatını arttırdı. Son savaşta İdlib’in düşmesi bunun sonucu” açıklaması, Ankara’nın Türkiye’yi ne denli vahim bir felâkete duçar ettiğinin sinyallerini veriyor. (Hürriyet, 7.5.15)

Keza son dönemde Suriye ordusunun kaybettiği bölgelerin, “cihatçı örgütler”in başını çektiği silâhlı grupların eline geçmesi üzerine dünyanın önde gelen dış politika dergilerinden Foreign Policy’in, Suriye’ye karşı bu ülkede ABD komutasında “operasyon odası”nın olduğunun, iç savaşta Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar’la yoğun bölgesel işbirliğinin yazılması çarpıcı. (CNN, 7.5.15) 

Hatta İdlib’in düşmesinde olduğu gibi, Türkiye’nin silâh ve mühimmat desteğiyle, “cihatçı grupların başını çektiği muhaliflerin ilerleyişi ivme kazandığı belirtiliyor. Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ın Suriye’de soyundukları yeni işbirliğiyle Amerikan istihbaratının komuta merkezince muhalif gruplara istihbarat sağlandığı kaydediliyor. Türkiye’nin savaşçı gücü 70 bini bulan “Ahrar’ el Şam” ile “İslam Ordusu” adlı iki büyük grubu birleştirme çabası içinde olduğu ifâde ediliyor.

Muhaliflerin kurduğu Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin yaptığı tesbitlere göre, Suriye’nin yarıdan çoğu, en son olarak antik Palmira ve modern Tedmur kentlerini alan IŞİD’in kontrolünde. Örgütün sokaklarda kan donduran infazlar gerçekleştirdiği, kafa kesmeye devam ettiği, mâsum insanları katlettiği kanlı sahneler peşpeşe dünyaya servis ediliyor. (Hürriyet, 21. 5.15)

“BÖLGESEL KAOS PLÂNI”

Bilindiği gibi, Irak’ta da ilerleyen IŞİD’in, en son Ramadi’yi ele geçirmekle Irak ile Suriye arasındaki son sınır kapısını da ele geçirmesi ve kontrolü altındaki topraklar arasında geçiş sağlaması üzerine, ABD, Bağdat yönetimine 1000 tanksavar füzesi gönderdiğini duyurmuştu. Görünen o ki, palazlandırılan IŞİD gibi örgütlere karşılık bölgeye silâh yığınağı yapılıyor…

Zira “bölgesel kaos plânı”na göre, Şam’ın devre dışı kalıp, Türkiye’den Katar’a, Irak’tan, İran’dan Hizbullah üzerinden Lübnan’a kadar birçok bölgesel aktörün katıldığı mezhebî ve etnik tefrika fitnesinin tahriki çatışmalarıyla sadece Suriye değil bütün bölge kargaşanın içine itilecek. 

Özetle, Ankara’nın müdahaleye müheyya politikaları sayesinde, Türkiye, Suriye’deki iç savaşa ve Musul üzerinden Irak’a müdahaleyle Ortadoğu bataklığına çekilmeye çalışılacak. 

Peki, onlarca silâhlı örgütün birbiriyle çatıştığı, yüzlerce istihbarat servisi ajanının cirit attığı Suriye’nin çöküşüne Ankara’nın canhıraş fitnenin içine bodoslama atlamasının gereği nedir? Sonra bir araya geldiği söylenen silâhlı grupların tekrar iktidar kavgalarıyla iç savaşa tutuşmayacaklarının teminatı nedir?

Gerçekten, Ankara neden “Suriye’ye müdahale oyunu”nun içinde? Afganistan ve Irak’a askerî müdahalenin felâket akıbeti ortada iken, hangi “stratejik akıl”la Türkiye’yi 300 bin insanın katledildiği Suriye’deki “kirli savaş”ın parçası haline getiriyor? Sahi ne zoru var?

Okunma Sayısı: 1581
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Selim

    25.5.2015 21:19:27

    YAzı ve sorular çok yerinde ve güzel... Her ne olursa olsun, altında yatan neden Allah (cc) rızası değilse sonu hüsrandır. Bu hüsran ne yazık ki umumi olabilir. Bu işte de O (cc)'nun rızasının gözetilmediği kanaatindeyim. Bundan dolayı sadece ülkemiz, milletimiz değil tüm İslam alemi için çok sıkıntılı bir süreç, olaylar dizisi ortaya çıkabilir. Allah (cc) tüm insanlığı bu zulümden kurtulmasını nasip etsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı