Ankara’nın İncirlik’i küresel güçlere açması terörle mücadeleyi uluslararası alana taşıyor; “IŞİD’le mücadele” perdesinde ecnebi projelerine zemin hazırlanıyor.
Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları, öncelikle Türkiye’yi “savaş ve cephe ülkesi” yapıyor. Dahası, bölgedeki terör ve şiddet sarmalını, mezhebî ve etnik tefrikayı tetikleyen iç savaşı topraklarına taşıyor.
Irak’tan sonra Suriye’ye dadanan emperyal güçlerin, son demde “IŞİD’le mücadele” paravanında, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin 911 kilometrelik sınırı boyunca Nusaybin’den Hatay’a “kuzey Suriye koridoru”nda PKK’nın Suriye kolu PYD’nin kontrolünde Şam’dan koparılmış bir “devletçik” tasarladıkları açığa çıkıyor. Son dönemde Özgür Suriye Ordusu ile IŞİD arasındaki şiddetli çatışmaların bu maksada matuf olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin güneyindeki sınır hattında muhtelif derinliklerde oluşturulacak “koridor”, başta PYD ve birbiriyle çatışan silâhlı gruplara terk ediliyor.
Girip katliam yaptığı alanlarda ecnebilerin müdahale ve işgallerine ortam ve bahaneler oluşturan El Kaide bağlantılı örgütlerden IŞİD’in, Türkiye hududu boyunca söz konusu stratejik sahalardaki yerleşim birimlerine saldırılar düzenlemesinin amacının bu olduğu âdeta sırıtıyor…
ECNEBİLERİN PROJELERİ HESÂBINA
Özetle, “IŞİD’in vurulması” gerekçesiyle Suriye’nin kuzeyinin bombalanmasıyla bölgede PYD’ye kapı açmakla kalınmıyor; bölgedeki silâhlı muhalif gruplar çatıştırılarak Türkiye sınırı boyunca Kuzey Irak’tan Akdeniz’e uzanan “koridor”, enerji ve petrol rezerv ve hatlarını ecnebi çıkarlarına açıyor.
Buna göre, Cezire ve Afrin’den sonra IŞİD - PYD savaşında tahrip edilen Kobani ve Tel Abyad IŞİD’den alınarak birleştirilen “koridor”a Türkiye’nin “tampon bölge” kurma için ısrar ettiği Cerablus bölgesi de eklenecek.
Irak’tan sonra Suriye’ye göz diken küresel işgalci ve sömürücülerin, Kandil’i boşaltıp PKK militanlarını ve kamplarını bu “koridor”a yerleştirmesinden ve başta Kandil olmak üzere PKK’nın terk ettiği alanların Kuzey Irak bölgesel yönetimine verilmesinden bahsediliyor.
Bundandır ki, bölgenin kendisine verilmesi plânıyla Barzani, “PKK Kandil’i terk etmeli” çıkışında bulunuyor. Ve Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi, IŞİD’in kontrolündeki Musul’a bağlı Türkmen şehri Telafer ile Tel Abyad’ı birbirine bağlayan stratejik şeridin “IŞİD’den kurtarılması” paravanında söz konusu “Kürt koridoru” projesine dahil edileceğinden yakınıyor.
Bu açıdan, her ne kadar adına “güvenli bölge”/“tampon bölge” ya da “Kürt koridoru” dense de, İsrail’in Ortadoğu egemenliği ve güvenliği güvenceye alındığından, uluslar arası alanda bu “koridor”a “İsrail koridoru” da deniliyor…
“IŞİD SAVAŞI” ÜZERİNDEN…
Hulâsa, Suriye’ye yönelik “strateji”yle, Türkiye’nin yanıbaşındaki “IŞİD savaşı”nda aktif rol alıp “baş aktör” olmasıyla Türkiye, başta Suriye ordusu ve IŞİD olmak üzere birçok silâhlı grup ve örgütle savaşmakla karşı karşıya kalacak, kentleriyle, köyleriyle, stratejik tesisleriyle, barajlarıyla, santralleriyle topyekûn hedef haline gelecek.
Ülke dışta sonu belli olmayan bir savaşa, içte terörün azdırılmasıyla ve çatışmaların sıçramasıyla kargaşa ve kaosa sürüklenecek.
Bu durum, Suriye politikasının fiyaskosunu bir kez daha ortaya koyuyor.