Rusya Büyükelçisi’nin Ankara’da bir suikastla katlinin ertesi gününde, Türkiye, Rusya ve İran dışişleri ile savunma bakanlarının “Suriye mutâbakatı”yla yanlış hesap bu kez Moskova’dan döndü.
Gerçek şu ki, ABD ve İngiltere’nin başını çektiği savaş koalisyonunun işgaliyle iki milyona yakın insanın öldürüldüğü, nüfusun üçte birinin yurtlarını terkle perişan olduğu Irak’ın mezhebî - etnik kotalarla üçe bölünmesi acı akıbetinden sonra iç savaşla kargaşanın sürdüğü Suriye’de de aynı tuzak kuruldu.
Bunun içindir ki, Ankara, çoğu küresel güçlerin taşeronluğunu yapan silâhlı örgütlerle işbirliği yerine, Suriye’nin barış ve istikrar içinde yönetilen bir ülke olarak amansız iç savaşa sürüklenmemesi için siyasî bütünlüğüne çalışmalıydı. 911 kilometrelik Suriye sınırının güvenliğinin sağlanmasına, toprak bütünlüğünün korunmasına çabalamalıydı.
Suriye’nin kuzeyinde, Kuzey Irak’takine benzer “Rojova / Batı Kürdistan koridoru” oluşturularak parçalanması gayretine engel olmalıydı.
ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ GARANTİSİ
Ne var ki, Ankara’nın, altı yıldır bütün uyarılara rağmen inadına sürdürdüğü yanlış politikaların faturasını Türkiye Suriye kaynaklı teröristlerin her defasında onlarca - yüzlerce insanımızın can verdiği canlı bomba terör saldırılarıyla ödedi, ödüyor.
Keza 600 bin Suriyelinin katledildiği, milyonlarcasının yaralandığı, on milyon kişinin evini terke zorlanıp perişan olduğu, kentlerin, köylerin yıkılıp yakılarak ülkenin baştan başa harap edildiği iç savaş bataklığından türeyip sızan terör, başta Türkiye olmak üzere bütün bölge ülkelerini vurdu, vuruyor.
Bu bakımdan üç ülkenin “Moskova deklarasyonu” mutâbakâtında, çârenin askerî çözümde olmadığını teyidle, “mezhepçi olmayan, etnisiteye dayanmayan demokratik Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve birliğine saygıyı deklare edip tanıdıkları”nı ilân etmeleri, ateşkesle barışın önünün açılması açısından fevkalâde önemli.
Zira mutabakatta atıfta bulunulan BM Güvenlik Konseyi’nin oy birliğiyle aldığı 18 Aralık 2015 tarihli 2254 nolu kararda “sivil hedeflere yönelik saldırıların derhal son bulması, âcilen ateşkesin sağlanıp ülkede siyasî çözüme ulaşılması çağrısı” Suriye’de çözümün kapısını aralıyor.
Daha da önemlisi, Türkiye, Rusya ve İran Suriye yönetimi ile muhâlefet arasında yapılacak anlaşma müzâkerelerinde “garantör” olup uzlaşmayı kolaylaştırmaya hazır olduklarını taahhüd ediyor; siyasî sürecin yeniden başlaması ve yeni anlaşmalara zemin oluşturulması için ortak tavır koyuyorlar.
Buna bağlı olarak, üç ülkenin IŞİD ve El Nusra’ya karşı birleşik mücadele kararlılığıyla, Doğu Halep ve diğer kentlerdeki sivillerin gönüllü tahliyesi ile silâhlı muhalefetin örgütlü ayrılışına hiçbir ülkenin müdâhale etmeden sürecin güvenli tamamlanmasında ve ülke çapında ateşkesle insanî yardımın garanti altına alınmasında hemfikir olmaları barış ve çözüm açısından kayda değer.
Özetle, Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü ekseninde çözümde önemli bir merhalenin aşıldığı görülüyor.
Dileriz, uygulama da bu uzlaşma çerçevesinde gelişir ve Suriye bu girdaptan çıkar.