"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Suriye’deki vekâlet savaşının yansıması”

Cevher İLHAN
16 Ocak 2016, Cumartesi
On bir kişinin katledildiği on beş yaralının olduğu Sultanahmet’teki canlı bomba saldırısının ardından Ankara’da toplanan Güvenlik Toplantısından sonra yanına İçişleri Bakanı ile Sağlık Bakanı’nı alıp hükûmet adına ilk açıklamayı yapan Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Numan Kurtulmuş, saldırının “Suriye’deki savaşın yansıması olduğu” tesbiti oldukça çarpıcı.

Soru almadığı açıklamasında, terörün ve teröristin dini, mezhebi, meşrebi, itikadı, siyasetinin bulunmadığını, “falancaya göre iyi, falancaya göre kötü teröristin” olamayacağını belirten hükûmet sözcüsünün, “Bu saldırının, Suriye’de beş yıldır devam eden iç çatışmanın ve devamındaki vekâlet savaşlarının Türkiye’deki bir yansıması olduğu” sözleri, beraberinde birçok istifhamı getirdi.    

İki hafta önce de Suriye’deki olayların önce iç savaş olarak başladığını, ardından onlarca farklı terör örgütünün, birtakım bölgesel ve küresel güç olma iddiasındaki taraflarca desteklendiğini, böylece vekâlet savaşlarının son derece acımasız ve kanlı bir safhaya geldiğini ifade eden Bakan, daha önce de Müslüman komşu Suriye’deki  iç savaşta ‘vekâlet savaşları’ felâketine yürütüldüğüne dikkat çekmişti. 

“Suriye’deki yüzlerce farklı silâhlı örgütün arkasında başka ülkeler var, oradaki güçlerini örgütlerle kuvvetlendiriyorlar. Suriye krizinde bölgesel ve büyük güçlerin doğrudan müdahale edebileceği ‘üçüncü safha’ya geçilmiştir. Ülkede 15-16 ülkenin fiilen ordusu, askeri var; Suriye semalarında çok sayıda ülkenin uçakları uçuyor, isteyen istediği yeri vuruyor kırıyor. Doğu Akdeniz, rakip gemilerin birbirine teğet geçtiği ‘savaş gölü’ haline getirilmek üzere” demişti. 

Kısacası, bizzat hükûmet sözcüsünün yakınmasıyla Irak’tan sonra 911 kilometrelik sınırı bulunan Suriye de, ecnebilerin operasyonlar yaptığı belâ ve bataklığa komşu olduğu kaydedilmişti.  

Garip olan, bizzat hükûmet sözcüsünün ifâdesiyle, Türkiye’nin küresel mihraklardan pompalanan iç savaşa kargaşa ve kaosuna bulaştığının örtülü ikrar edilmesi. Ankara’nın, hegemonya ve bölgedeki enerji kaynaklarını sömürme hesâbındaki emperyal global güçlerin tezgâhladığı komploya gelmesi.

Hükûmet sözcüsünün ikrarıyla “vekâlet savaşı”nda, Türkiye’yi hiçbir meşrûiyet temeli olmadan Müslüman komşusundaki iç savaşın parçası haline getiren ve ecnebilerin “vekâlet savaşı”nda “cephe ülkesi” durumuna düşürüp “Suriyeleştiren” Ankara’nın yanlış politikaları mutlaka sorgulanmalı.

Garabet

Darbecinin şâhidi “postmodern darbeci”!

Geçen hafta Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilen 28 Şubat dâvâsının 81. duruşmasında ifâde veren dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, 12 Eylül darbe lideri Evren’e övgüler dizmiş.

Hatırlanacağı üzere, 28 Şubat “postmodern darbesi” başaktörü, daha önce de 28 Şubat’ta kanlı darbeyi engelleyip darbeci ekibi tasfiye eden, “orduyu nizâmiyeden döndüren”, 12 Mart’ta olduğu gibi Meclis’in açık ve hükûmetin işbaşında kalmasını temin eden dönemin Cumhurbaşkanı merhum Demirel’i suçlamıştı.  

“78 yaşına geldim. 20,5 ay cezaevinde hapis yattım. Burada mağdur biziz” diye tazallum-û halde bulunan 28 Şubat’ın başaktörü emekli orgeneral, şimdi de, icâd edilen “paralel karşıtlığı” modasına uymuş. “FETÖ’nün tehdit olduğunu ilk kez Genelkurmay tesbit etmişti. Gülen örgütünün kaynaklarının 5 milyar lira olduğunu tesbit ettik. Ama biz yalnız bırakıldık” diyerek dönemin Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın -“paralelle mücadele”de- kendilerini yalnız bıraktığından yakınmış. “Karadayı’nın başından beri tutuklanmaması ve yurt dışı çıkış yasağının olmaması bizi tedirgin ediyor” deyip, suçu üzerine atarak onun da cezâevine girmesi gerektiğini söylemiş.

Belli ki, kendi ifâdesiyle Evren’in özel kalem müdürlüğünü yapan Bir, “çok şey öğrendim” dediği “darbeci patronu”ndan “darbeciliği” öğrenmiş. Ancak “klâsik darbe” yerine “postmodern darbe”yi. 

Ve “Evren iyi bir âile babası ve iyi bir vatanseverdir. Ondan çok şey öğrendim. Bazı siyasiler onu etkilemek için yanına gelirdi. Onların ismi benimle mezara kadar gidecek” diyerek demokrasiyi katleden, millet irâdesinin temsilcisi Meclis’i kapatan “darbeciler”i methetmiş.

Garabete bakınız ki, alenen Anayasa’yı, kanunları, hakkı, hukuku ve özgürlükleri berhava edip “demokrasiye balans ayarı” veren, yüzbinleri mağdur eden 28 Şubat “postmodern darbe” başaktörü, demokrasiyi ilga edip hukuk devletini yerle bir eden, Meclis’in kapısına kilit vurup hükûmeti alaşağı eden, yüzbinleri haksızlığa uğratan, zulüm ve işkence eden 12 Eylül darbe liderini savunuyor, “temize çıkarma”ya çalışıyor.

Yani “bozacının şâhidi şıracı” olarak; ya da “darbeci”nin övücüsü “postmodern darbeci” olarak...

Okunma Sayısı: 1484
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı