Daha evvel Ankara ziyaretinde “bölgesel plân” çerçevesinde “İsrail’le Türkiye’nin Suriye’de daha sıkı işbirliği içinde çalışması”nı salık veren ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Şubat’ta Kongre’de senatörlere, “diplomasiden sonuç alınmazsa iç savaş kaosundaki Suriye’yi bir bütün olarak tutmanın zorlaşacağı ve ‘B plânı’nın uygulanacağı”ndan söz etmişti. (Reuters, 24.2.16)
Bunun üzerine, medyada Osmanlı’dan sonra Fransa’nın ülkeyi Nusayri, Durzi, Şam ve Halep bölgeleri olarak dört parçaya bölen manda yönetimine atıfla, Suriye’nin mezhebî ve etnik tefrika üzerinden taksimi için çatışmaların alevleneceği yorumları yoğunlaşmıştı.
Çarpıcı olan, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini ilerletip genişleterek daha da yakınlaştığı, on vatandaşımızın katledildiği Mavi Marmara dâvâsından uluslar arası alanda 20 milyon dolar karşılığı caydığı sırada, oldu bittilerin İsrail hesâbına sonuçlanmasıydı.
Zira Erdoğan’ın “one minute”ü ve sonraki restlerine mukabil, Kerry’nin “İsrail ricâsı” doğrultusunda Ankara’nın İsrail’in OECD üyeliğiyle NATO’da ofis açıp ortak askerî tatbikatlarına katılmasına onayı benzeri Suriye ekseninde de İsrail’e avantajlar sağlanıyor.
İSRAİL KARŞITI CEPHE DAĞITILIYOR
Bu fırsatla, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşında istilâ edip 1981’de tek taraflı ilhak ettiği Suriye’ye ait Golan Tepeleri işgalinin üstü kapatılarak, hızlı yeni yerleşim birimleriyle işgal daha katmerleşirken Filistin’deki zulüm iyice pervâsızlaştırılıyor.
Millî Güvenlik Kurulu’nun raporuyla, “Nil’den Fırat’a ‘arz-ı mev’ud’da (vaad edilmiş topraklarda) ‘büyük İsrail” hesabına “Ortadoğu’yu parçalama plânı” uygulamaya konuluyor.
Bu bağlamda, Telaviv’in Suriyeli muhaliflere desteği, militanların İsrail hastanelerinde tedavi edilmesi, başta El Nusra olmak üzere silâhlı muhalefete el altından lojistik yardımı çarpıcı.
Ve Netanyahu’nun “Suriye muhalefetinin varlığı bizim için tehlike değil, her şey kontrol altında” memnuniyeti ile özellikle IŞİD, El Nusra ve El Kaide’den kopan diğer örgütlerin bölgede bir tek İsrail’e ilişmemeleri dikkat çekici.
Böylece, Suriye’nin terör, şiddet ve kargaşayla kan gölüne döndüğü süreçte, Rusya Dışişleri sözcüsünün “Şam’ın devre dışı kalmasıyla silâhlı tedhiş örgütlerinin Suriye’yi böleceği ve bütün bölgenin bu hareketlilikten nasibini alacağı” tesbiti doğru çıkıyor.
“ROJOVA” İLE “IŞİD DEVLETÇİĞİ”NE ZEMİN
Amerikalıların “ülkenin toprak bütünlüğünün korunacağı” ve ‘Rojova/Batı Kürdistan koridoru’nun olmayacağı” vaadine karşılık, sınır hattındaki bölgelerin kantonları birleştirme peşindeki PYD’ye bırakılacağı sinyalleri çakılıyor. Ayrıca ülkenin güneyine yığ(dır)ılan “IŞİD uydu devletçiği”ne zemin hazırlanıyor.
Kısacası, Türkiye ve bölge, “Suriye’nin bölünüp parçalanması plânı”yla, emperyal mihrakların mamulü IŞİD benzeri taşeron örgütler üzerinden sahnelenen bir “kollektif oyun”la karşı karşıya.