Ankara’da Meclis Başkanlığının iktidar partisine âdeta bahşedildiği siyasetin satranç oyunu devam ediyor.
MHP’nin 7 Haziran seçimleriyle ortaya çıkan demokratik siyaset, diyalog ve çözüm imkânlarını berhava eden garip çıkışıyla, kritik kavşaklarda Erdoğan’a ve AKP’ye desteğinin arka plânı sorgulanıyor, “şifresi” çözülmeye çalışılıyor.
Öncelikle seçimden sonra MHP’nin keskin bir manevrayla, altı milyon oy almış HDP’nin içinde bulunduğu ve hatta desteklediği hiçbir formülde yer almama çıkışının yeni süreci çıkmaza ittiği görülüyor.
Halbuki seçim sürecinde MHP HDP’ye yüklenmemiş; dahası, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda ve birçok komisyonda beraber çalışıp onlarca önergeye ortak imza koymuştu.
Hatta başta İç Güvenlik Yasası’ndan milletvekili seçim kanununa, çocuk istismarı tasarısından yolsuzlukların soruşturulup yargılanmasına ve en son Erdoğan’ın “kırmızı kitap”a ısrarla koydurduğu “paralel yapı”nın araştırılmasından “torba yasalar”daki antidemokratik ve hukuk dışı dayatmalara karşı birçok konuda MHP, HDP ile yan yana geldi.
Özellikle dört bakan hakkındaki 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması fezlekeleri olmak üzere birçok yasaya karşı bu iki parti birlikte muhalefet etti. Kısacası, yaklaşık 200 önerge ve yasada MHP, HDP ile ortak hareket etti...
İZÂHI YAPILAMIYOR
Bu açıdan, bütün açıklamalara rağmen, seçimin hemen akabinde ani dönüşle “HDP karşıtlığı” üzerinden AKP’nin elini güçlendiren politikaların hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor.
Yine “Alayına karşıyız!” deyip seçim sürecince yolsuzluk ve hukuksuzluklara karşı âdeta söylem birliği yaptığı muhalefeti bir kalemde silen Bahçeli’nin, her defasında AKP’nin HDP’yle koalisyon kurmasını salık vermesi çelişkisi dikkat çekici.
Buna benzer MHP sözcülerinin Erdoğan’a ve AKP hükûmetine, bilhassa yolsuzluklar üzerinden ağır itham ve eleştirileri bir yana, çok değil daha üç ay önce Süleyman Şah Türbesi’nin nakli esnasında Meclis’te “millî sıvışma Bakanı” diye yerden yere vurdukları Millî Savunma Bakanı Yılmaz’ı Meclis Başkanı seçtirme manevrasının gerekçesi de anlaşılmış değil.
Bu arada sözü edilen AKP-MHP koalisyonuna da pek mecâl yok. Zira Erdoğan’ın reddiyle zaten askıda olan “çözüm süreci”nden cayılmasının yanı sıra MHP’nin koştuğu şartların başında gelen 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarının yargılanması ve Cumhurbaşkanı’nın Beştepe’deki Saray’dan Çankaya’ya taşınıp “anayasal sınırları”na çekilmesinin de Erdoğan’ca kabul edilmeyeceği ortada…
Peki, cumhurbaşkanlığı seçiminde “çatı adayı” olan kendi adayları için yoğun ve etkin çaba göstermek yerine, ülkenin hangi “âli menfaatleri” hesabına göz göre göre Meclis Başkanlığı AKP’ye hibe edildi?
İhsanoğlu’na destek vermeye CHP mi yanaşmadı? Eğer öyle ise o da açığa çıkmalı ve CHP de eleştirilmeli, o da işin ayrı bir ciheti.
Özetle, daha koalisyon görevlendirmesi ve turları başlamadan Ankara’daki politik oyunlar erken seçim üzerine oynanıyor. Şu an için görünen o.