Neticede, kamuoyu oyalanıp “paket” ertelenmezse de, “revize” paravanında “şeffaflık paketi” olmaktan çıkarılacak. Kuşa çevrilen “paket”le, “şeffaflık paketi çıkarıldı” propagandasıyla lanse edilecek.
Temel hak ve özgürlükleri gasbeden “olağanüstü hal” gibi “iç güvenlik paketi”ne tepkiler devam ederken “şeffaflık paketi” tartışmaları, siyasî iktidarın “şeffaflık” iradesini ortaya koyuyor.
Bilindiği gibi, Türkiye, son yıllarda Dünya Şeffaflık Örgütü’nün araştırma ve analizleriyle, devleti içten içe kemiren ve toplumu çürüten organize yolsuzluk, rüşvet, suistimal ve hırsızlık iddialarına karşı ciddî tedbirler yerine siyasî polemiklerle sürekli düşüş içinde uyarılar alıyor.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün “2014 yolsuzluk algı endeksi”nde, yolsuzlukta 11 basamak daha gerileyerek “en çok kırılan ülke” olan Türkiye’nin 175 ülke arasında son 6 yıldaki ilerlemesini de sıfırlayarak 64. sıraya inmesiyle 2001’deki ekonomik kriz sonrası duruma düştüğü yazılıyor..
Bu haliyle endeks sıralamasında Çin ve Angola’nın önüne geçen ve hâlen demirperde Kuzey Kore, iç savaş kargaşa ve kaosundaki Somali ve Sudan’ın kategorisinde yer alan Türkiye’nin yolsuzluk listesinde bu denli vahim gerilemesindeki en önemli etkenin Sayıştay’ın denetici raporlarının Meclis’e gönderilmemesi ile özellikle 17 ve 25 Aralık’ta engellenen rüşvet-yolsuzluk soruşturmaları sonrası “torba yasalar”la devlet harcamalarının denetiminin engellendiği kaydediliyor.
Bundandır ki, yolsuzluklar mücadelenin gereğini nazara veren Başbakan, 14 Ocak’ta “şeffaflık paket”i açıkladı. “Çıkarılacak imar kanunuyla sıkı planlara bağlanacak imar plânı uygulamalarının âdil ve hızlı olacağını, tarihi kültürel ve doğal dokuyu korunacağını anlattı. Bunun haksız gelir dağılımını engellemek için yapıldığını ekledi. Hatta kanun Meclis’e gidene kadar ara boşluktaki istismarlara karşı, “paket”teki imarla ilgili düzenlemeler için “şu andan itibaren geçerlidir” güvencesini verdi…
İÇİ BOŞALTILACAK…
Ancak çok geçmeden “şeffaflık paketi”ne ilk itiraz Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Başbakan’ın açıklamasından bir gün sonra AKP grup başkanvekilleri ve yönetim kurulu üyeleriyle Saray’da görüşen Erdoğan’ın, paketin özellikle siyasîlerin mal bildirimi ve inşaat sektörüne ilişkin düzenlemelerine öfkelenip itiraz ettiği ortaya çıktı. “Böyle bir düzenlemenin zamanlaması ve içeriği çok önemli. Seçim öncesinde doğru gelmiyor. Mal bildirimini il ve ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, (partide) bu görevi üstlenecek kişiyi bulamazsınız” tepkisini ilettiği medyaya yansıdı.
Bununla kalmadı; Erdoğan’ın, “Şeffaflık konusunda açıklanan pakette yer alan düzenlemelerin bir kısmını, 2010’daki Başbakanlık genelgesiyle zaten hayata geçirdik. Çok dikkatli olunmalı. Böyle bir düzenlemenin zamanlaması seçim öncesinde doğru gelmiyor” diye açıkça ikaz ettiği belirtildi.
Peşinden Davutoğlu’nun Erdoğan’la ikisi baş başa üç görüşme yaptığı ve ardından “paket”in AKP MKYK’da ele alınıp geri çekilmesine karar alındığı ve seçim sonrasına kaldığı haberleri çıktı.
Ne var ki, düzenlemeyi anlatamadıklarından yakınan Başbakan’ın, düzenlemenin ek vergi veya yük getirdiği şeklindeki değerlendirmelerin doğru olmadığı, haksız kazancın önlenmesi ve suiistimallere izin verilmemesi için hazırlandığını söylemesine rağmen, Gümrük ve Ticaret Bakanı’nın “paket”in seçim öncesi yasalaşmasının kolay görünmediği ve “zaten yasalaştırılması zamanı konusunda bir açıklama yapılmamıştı” sözleri kırılganlığı deşifre etti.
Gelinen vetirede, Erdoğan’ın çekinceleriyle “paket”in askıya alındığı iddialarına karşı Başbakan, “Biz hiçbir ilân ettiğimiz reformu askıya almayız. Reform ve yasal çalışmalar kendi rutin şeyinde seyreder. Böyle bir askıya alınma ifadesi doğru değil, yadırgıyorum” diye konuşsa da, “paket”in revize adı altında akamete uğratıldığı anlaşılıyor…
“REVİZE” ADI ALTINDA…
Görünen o ki, ya Erdoğan’ın rahatsızlığını bildirdiği rant kaynağı “imar yasası”nın düzeltilmesi ve Meclis’te grubu bulunan partilerin il başkanlarının “mal bildirimi” zorunluluğu kaldırılarak “paket”in içi boşaltılıp Meclis’e getirilecek. Ya da “paket” ya seçim sath-ı mailinde karambola getirilip Meclis’e yetiştirilmeyip bir başka bahara ötelenecek.
Nitekim, her ne kadar “şu andaki perspektifimiz bu yasama dönemine yetiştirebilmek” dese de, Başbakan’ın akabinde, “Tabii yasama döneminde bir, gittikçe seçimler yaklaşıyor, zamanlama itibarıyla yetiştirilememesi konusunda hızlandırıyoruz bütün süreçleri, ama bunu görmek mümkün değil” deyip, “Bu yasama dönemine yetişirse bu yasama dönemine çıkar, yetişmezse mutlaka istişarelerle birlikte en kısa zamanda çalışmalarını sürdürürüz” açıklaması, bunun örtülü ikrarı.
Neticede, kamuoyu oyalanıp “paket” ertelenmezse de, “revize” paravanında “şeffaflık paketi” olmaktan çıkarılacak. Kuşa çevrilen “paket”le, “şeffaflık paketi çıkarıldı” propagandasıyla lanse edilecek.
“Oyun içinde oyun” gibi “paket’ içinde ‘paket” algısıyla kamuoyu yanıltılacak…