Bir yandan bizzat Cumhurbaşkanı, Şehircilik ve Çevre Bakanı ile bakanlardan en üst düzeyde “şehre ihânet ettik, İstanbul Boğazı’nı felç ettik,” hayıflanmalarıyla, “çarpık yapılaşma” ve “kişiliksiz projeler”le şehirlerin beton, demir, tuğla yığınlarına çevrilip “şehirlerin canına okumuşuz!” yakınmalarıyla, “yaylalar ve kıyılar işgal edilmiş”, “en büyük hırsızlık imar hırsızlığı” itiraflarıyla, özellikle belediyeler üzerinden “ranta dayalı garabetli imar yağma ve talan” itirafları yapılırken, diğer yandan “ya istifa, ya gereği yapılacak!” baskı ve şantajlarıyla “istifa ettirilmeler”in ilçe belediye başkanlarına kadar vardırılacağı belirtiliyor.
İşin çarpıcı yanı, “siyasi iktidara iliştirilmiş” bir kısım yazarların televizyonlarda, “kraldan ziyade kralcı” kesilip, seçilmiş belediye başkanlarının sözkonusu antidemokratik, hukuk dışı baskılarla istifa ettirilmelerini “iktidar partisi sözcüsü” gibi “normal bir işlem”miş gibi lanse etmeleri.
Göz göre göre, “Sayın Cumhurbaşkanı, 87 mahalli seçimlerinde ANAP’ın kaybıyla uğradığı ‘düşüş ve tükenişi’ne ve partisinin uğramaması ve moral bozukluğuna karşı bu yola başvurduğunu yüksünmeden söylemeleri. Halkın reyiyle seçildikleri süredeki hak ve görevleri “kamu hukuku” haline gelen başkanların baskıyla zoraki istifa ettirilmesini “savunma”ya yeltenmeleri.
AKP’nin yüzde 40’lara indiği 7 Haziran seçimlerini ve MHP’nin açık desteğine rağmen 16 Nisan referandumunda başta Türkiye’de seçmenin beşte birinin oy kullandığı Ankara ve İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde Türkiye ortalamasının altında oy almasını misal verip, açık açık siyasi hesaplarla bu operasyonlarının yapıldığını itiraf etmeleri.
SEÇİLMİŞLERE MÜDAHALE “NORMALMİŞ”!
Ve belediyelerin kaybıyla 2019’daki seçimlerin de kaybedilmesi riskinin olduğunu nazara verip, “Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50.1 hesâbıyla bu gayet normal bir müdahaledir” türü sakat bakışlarla, tekellüflü tevillerle gerçekleri eğip bükerek çarpıtmaları.
AKP sözcüsünün en son Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın istifasına dair, “Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa değişikliğinin ardından partiye dönüşüyle teşkilâtlar, belediyeler, il başkanlıklarında elden geçirme sürecinin başladığını” kaydederek, başkanların istifa ettirilmesinin, “AK Parti’nin 2023 hedeflerini gerçekleştirmenin hazırlığı olduğunu, “Burada demokratik meşruiyet zemininde, genel başkan istifa çağrısı yapabilir çünkü nasıl ki idari, hukuki olarak İçişleri Bakanlığı denetliyorsa, nasıl ki belediye meclisinindenetim hakkı varsa siyasi partinin de siyasi ve sosyolojik olarak bir denetim hakkı vardır. Bu denetim hakkının gereği olarak istifa çağrısında bulunabilir genel başkan” garip yorumuna başvurmaları. (Kanal 7, 29.10,17)
En gribi, tıpkı Gökçek’in, “İstifamı Recep Tayyip Erdoğan istedi. Emir demiri keser. Başarısız olduğumu düşündüğüm, yorgun olduğum için değil, sadece liderimin emrine uyarak başkanlığı bırakıyorum” açıklamasında olduğu gibi, istifalarının “gerçek sebebi”ni bir dizi istifhamla ortalıkta muallel bırakmaları.
İstifa ederken bir tarafta övgüyle eserlerini anlatıp “istifa sebebi”ni, “o gün liderimiz benim belediye başkanlığına seçtirdi; bugün ise istifa ederek katkı sağlamam gerektiğini düşünüyor” cümlesiyle sadece “liderin bildiği bir şey var ki” çelişkisine düşüp muğlaklığına havale etmeleri.
UCUBEYE “HİKMET” İZAFE EDİLİYOR…
Şu garabete bakınız ki, belediye başkanlarının da birer “nefer” olduğunu ve “nefer’ olduğunu söyleyen birinin görevden alındığında,’hayır ben bu görevde kalacağım’ demeyeceğini ifade eden iktidar partisi sözcüsü, “Dolayısıyla eğer lider bunu istemişse ben bunu yaparlar. Lider, keyfilikle hareket etmez. Keyfiliğin olduğu yerde demokrasi yoktur. Antidemokratik bir uygulamanın temel niteliği keyfiliktir. Siyasi riskin olduğu yerde keyfilikten bahsedemeyiz” diye tersten tenâkuzlarla dolu değerlendirmelerle dayatmayla ettirilen istifa ucubesine “hikmet” izâfe ediyor.
Kısacası, “kamulaştırılmış yazarlar”la “iktidara yakın yorumcular”ın, belediye başkanlarının davaya ve lidere bağlılık konuşması yaptıklarını vurgulayıp, “Başarısız olduğum için ayrılmıyorum, yorgun olduğum için de ayrılmıyorum. Sadece ve sadece Erdoğan istediği için ayrılıyorum” demelerine “anlam” yükleyip “geçerli bir gerekçe” ve “normal bir müdahale” olarak göstermeleri garabeti sergileniyor.
Ve bu garabetler arenasında “Belediye başkanları neden ettirildi; sırf seçim kaybını önleme politik hesaplarıyla mı, yoksa bizzat Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlarca sözü edilen “ranta dayalı yolsuzluk soruşturma ve yargılanmalarından kurtarmak için mi?” soruları muallakta kalıyor.
Gerçekten, haklarındaki soruşturmalardan korkmadıklarını, başarılı olduklarını iddia edip “metal yorgunlukları”nın bulunmadıklarını her fırsatta tekrarlayan başkanlar, neden istifa ettirildiler?
Görünen o ki, Türkiye’nin gittikçe ağırlaşan iç ve dış gündemini âdeta bloke edildiği bu süreçte, belediye başkanlarının neden istifa ettirildiği yine karanlık dehlizlerde kalıyor…