Merhum Demirel İslâm’ın esaslarını ve Kur’ân’ın temel düsturlarını Kur’ân tefsiri Nur Risaleleriyle izâh, târif ve tesbitleri hayatının sonuna kadar büyük bir ciddiyetle ortaya koydu.
Onun iktidarda ve muhalefette siyasî hayatı boyunca kapalı ve açık toplantılarda Bediüzzaman’dan yaptığı iktibaslarla açıklamaları arşivlerde ve hâfızalarda.
Anarşi-terör ve darbelerle, ara dönemlerle demokrasinin inkıtaa uğratıldığı en zor sıkıntılı zamanlarda, Demirel’in Bediüzzaman hakkındaki müsbet beyânları yakın tarihin gazete ve dergi sahifeleri arasında.
“RİSALE-İ NUR OKUYANI NEDEN GÖTÜRÜYORSUNUZ”
Nitekim 1 Haziran 1966’da İnönü’nün, “Başbakan Demirel Kayseri’de laik Cumhuriyetten, laikliğin dinsizlik olmadığından ve bütün dünyada medenî milletlerin dindar olduklarından bahsediyor. Said Nursî’nin halifesi mi olacak? Bu milletin başına bir gün Said Nursî’nin halifesi olarak kendisini mi koyacak?” diye saldırmasının ertesi günü, Demirel “Ne diyeyim? Bu zırvadır…” diye mukabelede bulundu.
Yine Başbakan olarak Aydınlar Ocağı’nda yaptığı konuşmada, “Che Guevara’nın ‘Bir şehir nasıl yakılır’, ‘Bomba nasıl yapılır’, ‘Adam nasıl kaçırılır’ eserlerinin satıldığı, Karl Marks’ın Manifesto’sunun serbestçe okunduğu bir Türkiye’de, Risâle-i Nur’un okunmasının suç sayılmasını anlamak mümkün değildir” diyen, Demirel’dir. 12 Eylül darbesinin ardından 26 Ağustos 1982’de yaptığı ve bilahâre Ağustos 1991’de Köprü dergisine yeniden yayınlanan konuşmada, bu ifâdesini nazara veren Demirel, “Efendim, din ve vicdan hürriyeti serbesttir.’ İyi de, ‘serbesttir’ demek kâfi değil ki. Nitekim ben yine bir defasında , bir basın toplantısında şöyle demek mecburiyetinde kaldım: ‘Manifesto okuyan adama bir şey yapmıyorsunuz; Risale-i Nur okuyan adamı neden götürüyorsunuz? Bir bakalım, ne var onun içinde? Millete, devlete, hakka hukuka aykırı bir şey var mı? On kişi bir araya gelmiş, çay içiyor, Risale-i Nur okuyor. Ayin yaptılar diye götürüyorsun. Ayıptır bu. Buna bir son verin…”
1993’te Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nda “Bediüzzaman’a iâde-i itibar” görüşmeleri esnasında bir milletvekilinin “Bediüzzaman’a iade-i itibar” hakkındaki önergesi”ni Meclis’e sunması üzerine, “Bediüzzaman zaten itibarlıdır” diyen de Demirel’dir.
11 Ocak 1993 ve devam eden tarihlerdeki gazetelerin manşetlerinde bu husus açıkça yer almaktadır. “Demirel tâlimat verdi; Said-i Nursî’ye iâde-i itibar” başlıklı bir manşet haberde, “Demirel, Hoca, zaten itibarlı bir insandı. Kabrinin nakli konusunda ise vasiyetine göre hareket edilecek’ şeklinde konuştu” diye yazar.
Yine aynı günkü Hürriyet’te yine Demirel’e atfen, “Nursî’nin zaten itibarlı olduğu” belirtiliir. Zaman’dan Cumhuriyet’e, Tercüman’dan Milliyet’e kadar hemen hemen bütün gazeteler manşetten Demirel’in bu sözünü naklederler…
BEDİÜZZAMAN’IN YAPTIĞI…
Bir diğer röportajındaki, “Allah herkesin gönlüne iman versin. Mü’minlere düşen vazife, hem inançlarını muhâfaza, hem de düşmanlarına fırsat vermemektir. Zaten Müslümanlıkta bid’at yok, bâtıl da yok. Çok güzel, insanı insan yapan, devleti devlet, milleti millet yapan her şey var onda. Onun dışında birtakım şeyleri aramak yanlıştır. Zaten Bediüzzaman Hazretlerinin yaptığı da budur. Tamamen Kur’ân’ı esas alan, tamamen onun istikametinde tavsiyelerdir yazdığı şeyler” değerlendirmesi, Demirel’in Bediüzzaman ve risaleler hakkındaki kanaatinin hulâsasıdır: (Köprü, Ağustos -1991)