Cumhurbaşkanı’nın daha baştan taraflı olarak “referandum kampanyası”na katılacağını açıklaması, bazı ünlü isimlerin ve kaymakamların medyatik çıkışlarla, sosyal medya duyurularıyla “evet” açıklamaları, sürecin Türkiye’yi ciddî ayrışma ve kutuplaşmalara iteceği endişeleri kuvvetlendiriyor.
Referandumla ilgili her fırsatta “sonuç belli, ‘evet’ çıkacak!” yoğun propagandasının halkı yönlendirmeye yönelik olduğu, 2010’daki gibi “hayır” deme ihtimali olanların sandığa gitmemesi telkinlerinin yapıldığı belirtiliyor.
Diğer yandan anket sonuçlarına göre MHP tabanının yüzde 70-80 “hayır” diyeceği, muhaliflerin, referandum sürecinde “hayır’ kampanyası”nı yürüteceği haberleri iktidar cephesinin canını oldukça sıkıyor.
HUKUKUN VE YASALARIN ÇİĞNENMESİ
Bu bakımdan, her ne kadar Anayasa değişikliğinin Saray’a gönderilmesinin geciktirilmesinin referandum propagandası için mevsim şartlarının hesaplanmasına bağlandığı ileri sürülse de, daha önce acele eden iktidarın işi ağırdan alması çelişkisi çeşitli yorumlara yol açıyor.
Meclis’in gece yarısı çalıştırılan Anayasa değişikliğinin on iki gündür Meclis Başkanlığı’nda bekletilip Saray’a gönderilmemesi, “evet” oylarının “hayır”ların gerisinde kalmasına bağlanıyor.
Bunun içindir ki, bizzat yaptığı açıklama ile başta Cumhurbaşkanı olmak üzere birçok kamu görevlisi ve bürokratın daha şimdiden tarafsız davranmayacağını açıklamaları, peşinen yapılacak referandumu tartışmalı hale getiriyor.
Zira mevcut Anayasanın “cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığı”nı belirleyen 101. maddesine göre, cumhurbaşkanın halen tarafsız olduğuna, “varsa partisi ile ilişiğinin kesileceği”ne hükmediliyor.
Bu açıdan hukukçular, Cumhurbaşkanı’nın daha önce seçimlerde açık açık “AKP’ye 400 milletvekili istemesi” benzeri bir partinin propagandasını yapmasının açıkça Anayasaya ve hukuka aykırı olduğunu kaydediyorlar.
Esasen bulundukları il ve ilçelerde “devletin temsilcisi” sıfatıyla valilerin ve kaymakamların kamu görevinde tarafsız olmalarının da bir anayasal gerek olduğu bildiriliyor…
KUTUPLAŞMA TEHDİDİ…
Vakıa şu ki, tahriklerle halkın kutuplaştırılmasının tetiklenmesi iç barışa yönelik tehlikeli sinyaller çakılması, toplumu ayrıştırıp kutuplaştırıyor “başkanlık olmazsa terör tırmanır” örtülü tehditli bir dizi cerbeze ve çarpıtmayla toplumu derin kutuplaşmaya sürüklüyor.
Yine bürokratların ve memurların uhdelerine verilen kamu kurumlarını ve kamu gücünü tarafsızlıkla kullanmak durumunda oldukları, kamu kaynaklarının kullanılmasında, kamu hizmetlerini dağıtmada bütün vatandaşlara karşı âdil ve eşit davranmakla yükümlü oldukları hatırlatılıyor.
Bu sebeple, akademik araştırmalarda, son yıllarda “üslûp seviyesizliği”yle muallel siyasî söylem ve tavırların toplumun bütün kesimlerinde kutuplaşmaya ittiği ikazları yapılıyor.
“Devletin valisi ve kaymakamı”nın, bürokratın ve memurun, “iktidar yanlısı” olarak davranmasının halkta ciddî sıkıntılara sebebiyet vereceğine dikkat çekiliyor.
Bunun içindir ki, öncelikle tarafsız kalması gereken kamu görevlerini ifada tarafsızlık konumlarını koruması, kutuplaştıran ve hatta “düşmanlaştırıp” çatıştıran kapsayıcılıktan uzak ve dışlayıcı dilin terk edilmesi, toplumdaki farklı görüşleri kucaklayan söylemin geliştirilmesi gerekiyor.
Aksi halde referandumun sonucu ne olursa olsun, zararı bütün ülkeye ve topyekûn millete olur...