Daha bir hafta halkın meydanlara çağrıldığı ortamda “püskürtülen’ darbe girişimi” sonrası provokasyonlara dair endişeler devam ediyor.
“Kanlı darbe girişimi” travmasıyla oluşan hassasiyetle insanların büyük provokasyon riskiyle karşı karşıya kaldığı bizzat Başbakan tarafından belirtiliyor. Bakanlar Kurulu toplantısı öncesi, “Provokasyon riski her zaman vardır, her kesimden beklenebilir. Uyarımız bu yöndedir. Vatandaşlarımızı her türlü provokasyona karşı uyanık olmaya dâvet ediyoruz” uyarısı bunun ifâdesi.
“Demokrasi nöbetleri”nin tutulduğu sokaklarda kalabalıkların arasına sızabilecek provokatörlerin kitleleri tahriki fitnesine karşı dikkatli olunması ikazı ciddiyetini koruyor.
Nitekim, bu süreçte çoğu medyada yer almayan olayların yanısıra hafta başında Malatya’da bazı göstericilerin Alevi vatandaşların çoğunlukta olduğu mahalleye saldırıp ses bombalarıyla girmeye çalışması; 16 Temmuz gecesi sokağa inenlerden bir grubun tekbir getirerek Protestan Kilisesi’ni taşlayıp camlarını kırması; Trabzon’daki protestocular arasından çıkan yaklaşık on kişilik küçük bir grubun da Santa Maria Katolik Kilisesi’ne saldırıp kaldırım taşlarıyla ve yanlarında getirdikleri çekiçlerle kilisenin kapısını kırmaya çalışmaları tehlikenin uç veren tezâhürleri.
“LİNÇ GİRİŞİMLERİ”NE MANİ OLUNMALI
Bundandır ki, vahim “kalkışma”ya karşı yükselen öfke psikolojisi ile halkın arasına sızan provokatörlerin fısıltı gazetesi ve sosyal medyadaki tahriklerle, yalan yanlış haberlerle, dezenformasyon ve manipülasyonlarla kitleleri kışkırtmaları tehdidi sürüyor. .
Güneydoğu’dan büyük şehirlere kadar terörün tırmandığı, yüzlerce şehidin verildiği kaotik vartada “darbe girişimi”yle sergilenen vahşetin ve Meclis’i bombalayan dehşetin hedefinin kargaşa ve kaosla milletin birlik ve bütünlüğünü bozmak olduğu ortada. Bu bakımdan, askerle polisi, askerle askeri ve askerle halkı karşı karşıya getiren fitneye karşı muhalefet ve iktidardan gelen ikazlar fevkalâde ehemmiyetli.
Bunun içindir ki, kardeşi kardeşe kırdırmaya yönelik provokatif çıkışlarla, câniyane ve canavarca hareketlerle kırılgan, lâkin dehşetli çatışma ortamının oluşmasına fırsat verilmemeli, darbe karşıtı gösterileri fırsat gören şer odaklarının oyun ve çarpıtmalarına karşı dikkat olunmalı; suçlu-suçsuz belirlenmeden linç girişimlerine, yargısız infazla “cezâlandırmalar”a, linç girişimlerine mani olunmalı; provokasyonlara karşı sağduyulu tavır geliştirilmeli; tahriklere fırsat verilmemeli.
Kendi içinde hâlâ birçok muamma ve soru işâretleri taşıyan “darbe girişimi”nde tahrikçi tetikçilerin ve arka plânındaki karanlık mihrakların, fitnekâr ifsad odaklarının derhal tesbit edilip yargı önüne çıkarılması gerekiyor…
“KİN, GARAZ VE MUKABELE-İ BİLMİSİL” TEHLİKESİ
Bediüzzaman, “İslâm kahramanı” diye senâ ettiği merhum Başvekil Adnan Menderes’e yazdığı mektupta, “Hiçbir günâhkâr başkasının günâhını yüklenemez (En’am Sûresi, 164) âyet-i kerimesinin hakîkati”yle, bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rızâ gösterilmesi” tehlikesine dikkat çekiyor.
“Bir câninin cinayeti yüzünden, taraftarları veyahut arkabâları dahi şenî gıybetler ve tezyifler edilip birtek cinayet yüz cinâyete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adâveti damarlara dokundurup, kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor” diyerek, dehşetli zulmün Kur’ân’ın adâlet hakikatine bütün bütün zıt bir zulüm olduğunu ikaz edip, bunun “hayat-ı içtimâiyeyi (sosyal hayatı) tamamen zîr ü zeber eden (yerle bir eden) bir zehir ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamak” olduğunu ihtar ediyor. Ve “mâsumları himâye için, cânilerin cinâyetlerini kendilerine münhasır bırakmanın lüzumu”nu nazara veriyor (Tarihçe-i Hayat, 534)
“Mesela, hatalı bir adama müteallik, biçare ihtiyar valide ve pederi ve masum çoluk çocukları ezmek, perişan etmek, tarafgirâne adavet etmek, şefkatin esasına zıttır” beyânından sonra, “Müslümanlar içinde tarafgirane cereyanlar yüzünden, böyle mâsumlar zulümden kurtulamıyorlar. Hususan ihtilâle sebebiyet veren vaziyetler, bütün bütün zulmü dağıtır, genişletir” uyarısında bulunuyor. (Emirdağ Lâhikası, 38)