OHAL’in dördüncü kez uzatıldığı günde Cumhurbaşkanı’ndan sonra hükûmet sözcüsünün “KHK ile birlikte görevden almalar devam ediyor, 111 bin 240 kamu görevlisi kamudan ihraç edildi, 966 şirkete el konuldu” açıklamasıyla “kapsamlı bir mücadele devam edecek” demesi kayda değer.
Aslında hükûmet sözcüsünün, “OHAL komisyonuna ilk gün 3 bin 28 başvuru yapıldı. Toplamda 120 bin başvuru bekleniyor. Çok sayıda dosya ortada olacak” sözleri, iktidar cenâhının “konunun abartıldığı, mağduriyetlerin çok sınırlı olup binde birini dahi bulmadığı” yönündeki söylemlerin yanıltmadan ibâret olduğunu gösteriyor.
Bu hususta twitter hesâbından “Dünyada bu kadar garip bir olay yoktur. Yapılan yanlış ve amacı aşan, tüm toplumda korku ve baskı meydana getiren aşırı uygulamalar bu ülkeye, devlete, hükûmete zarar veriyor” diyen Emniyet eski İstihbarat Dairesi Başkanı Hanefi Avcı’nın darbeyle alakası olmayan birçok uygulamanın dış dünyada iktidarın “darbeyi fırsata döndürmesi ve diktatoryasını kurmak için bahane olarak kullanması senaryosu” olarak görüldüğü uyarısı önemli.
“27 MAYIS’I, 12 EYLÜL’Ü AŞMIŞ…”
Süre uzadıkça hiçbir delile dayanmadan sorgusuz-sualsiz yargısız infaz olarak dayatılan haksızlık ve hukuksuzluklarla katmerlenen zulümle hak ve özgürlüklerin gasp edildiği artık iktidar mahfillerince de ikrar ediliyor.
Öncelikle açığa alınan ve ihraç edilen yüz binlerle ortaya çıkan tabloda iktidar milletvekilleriyle medyadaki kalemşörlerin, on bir aydır cezâevinde hâlâ iddianâmeleri bile hazır olmayan sorgulamaları nazara vererek, açığa alınanlara dair belirsizliğin âcilen ortadan kaldırması ve tutuklular hakkında yargının bir an evvel karar vermesi gerektiği çağrıları vahameti ele veriyor.
“Darbe girişimi”nin ardından başlatılan soruşturmaların “siyasi faturası”nın “tahmin edilenden daha derin” olacağını belirten Taşgetiren’in, “Herşeyin ‘OHAL uygulaması’ ile meşrulaştırıldığı bir süreç yaşanıyor” yakınması dikkat çekici. (Star, 30.5.17)
Dilipak’ın, “Su temiz değilse, yıkadığınız şey de temiz olmayacaktır. Ak Parti’nin parti olarak ve hükümet olarak temizlenmeye ihtiyacı var. Bana sorarsanız içeride olması gereken birileri dışarıda, dışarıda olması gereken bazıları da içeride” deyip “sapla saman başından beri karıştırılmaya devam ediyor” cümleleri durumun bir diğer tesbiti. (Yeni Akit, 30.5.17)
Yeni Asya’ya konuşan AKP’li Kültür eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın “15 Temmuz ‘darbe girişimi’yle mücadele” perdesinde toptancı düzenlemelerle büyük mağduriyetlerin oluşturulduğunu, bunun iktidar partisi içindeki vicdan sahiplerince de dile getirildiğini kaydedip, “Barış adaletle sağlanır; oysa KHK’lar, Türkiye’nin hukuk ve demokrasi tarihine ‘hukuksuzluğun simgesi’ olarak geçiyor; 27 Mayıs’ın 147’ler olayı, 12 Eylül’ün 1402’likler uygulaması gibi; sayısal ve mânevi boyutları onları yüzlerce kez aşmış. Oysa suçlunun cezâsını çekmesi ne kadar adâletin gereği ise suçsuzların mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi de o kadar adaletin emridir” tesbitleri vaziyeti ele veriyor. (30.5.17)
“28 ŞUBAT’I ARATACAK…”
Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran’ın “KHK’lar ile baskılar arttı. Bazı KHK’lar ile gözaltı süreleri uzatıldı, avukatların savunma hakları kısıtlandı, insan haklarına, mahkeme kararları olmadan ağır müeyyideler getirilmeye başlandı. Kamudan sebepsiz yere, haklarında hiçbir araştırma yapılmadan çalışanlar atılmaya başlandı. KHK’lar amacı dışına çıkıp muhalifleri kapsadı, gazeteciler tutuklandı, muhalif öğretim üyeleri meslekten atıldı” ifâdeleri süreci özetliyor.
Bu konuda İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mustafa Yaman’ın tutuklanmasını “akla ziyan” olarak değerlendiren ve 28 Şubat döneminde hiçbir arkadaşlarının gece yarısı gözaltına alınmadığını hatırlatan SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, “Şimdi siz 28 Şubat’ı aratacak bir noktaya götürürseniz devleti, kaç tane 15 Temmuz’u kutlarsanız kutlayın hiçbir fayda vermez. Siz söylemiyor musunuz? ‘At izi it izine karıştı’ diye. Yapmayın yazıktır günahtır. Tamamen masum insanları gözaltına, ardından da tutuklamaya başlarsanız bunun sonu gelmez siz de zarar görürsünüz, devlet de zarar görür, ülke de zarar görür” ikazı çarpıcı. (gazeteler, 12.7.17)
Hûlâsa, bu tesbit ve uyarılar, Türkiye’nin mâsumlarla suçluları ayırt edip adâlet ve hukuk sorununu âcilen çözmesi gereğini ortaya koyuyor.