Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamalarıyla mağdur olan kişi ve kurumların itirazlarını incelemek üzere kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun bu kapsamdaki bütün ihraç ve kapatma – el koyma dâvâlarına bakmasının çok zor olduğu belirtiliyor.
Öncelikle komisyon’un yedi üyesinden üçünü Başbakan’ın, birini Adalet ve birini İçişleri bakanının belirlemesiyle, yargının (HSYK’nın Yargıtay ve Danıştay’ın birer tetkik hâkimi olmak üzere) ancak iki üyeyi verebilmesi, dört üyeyle toplantı ve karar yeter sayısı olması, sekretarya hizmetlerinin Başbakanlık tarafından yürütülmesi, daha baştan komisyonun tarafsızlığına gölge düşürüp siyasî iktidarın uhdesine sokuyor.
Esasen “mahkûmiyet kararı aranmaksızın”, tek kelime savunmaları alınmadan sorgusuz-sualsiz, yargısız kamu görevinden çıkarılanların, “rütbe ve memuriyetlerinin alınmasının yanısıra asla eski görevlerine kabul edilmeyecekleri, bir daha kamu hizmetinde doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilip istihdam edilmeyecekleri” hükmü peşinen bu KHK’ları muallel duruma düşürüyor.
Bu bakımdan komisyonun Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı’nın önerisi mahkemenin önünde yığılıp içinden çıkılmayan, 80 bin başvurunun 65 binini oluşturan bu bireysel başvuru dosyalarının komisyona havalesi için kurulduğu anlaşılıyor. (Hürriyet, 24.1.17)
KOMİSYONLA DOSYALAR YETİŞMEZ
Anayasa Mahkemesi’nin önünde bulunan, 15 Temmuz sonrası yapılan ve 3 bin 500’ü henüz kayda geçirilemeyen 65 bin OHAL kaynaklı bireysel başvurunun komisyona gönderilmesi bekleniyor. 90 bini aşkın kamu görevinden ihraç, 10 binden fazla kurum kapatma gibi işlemler olduğu için başvuru sayısının 100 binin üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.
Maksimum iki yıllık süresi olan komisyonun, görev süresi uzatılsa dahi bu kadar ağır iş yükünün altından kalkamayacağı, bu gidişle dâvâları karara bağlamanın yılları ve hatta on yılı aşacağı belirtiliyor. Daha kurulmadan komisyonun iki yıl süreyle görev yapacak olması ve Bakanlar Kurulunun bu süreyi birer yıllık aralarla uzatabilmesi bunun göstergesi.
Yedi kişinin 100 bini bulacak başvuruları incelemesinin çok uzun süreyi alıp dâvâ süreçlerini daha da uzatıp sürüncemede bırakacağı, aylardır iddianâmesiz – mahkemesiz süren tutukluları, dayatılan haksızlıkları sürdüreceği ve işleri ellerinden alınan ve haksızlığa uğrayan vatandaşların mağduriyetlerini daha da artacağı kaydediliyor.
Her ne kadar komisyon kararlarına Ankara idâri mahkemelerine başvuru yolu açık olduğu belirtilse de, komisyonun 100 binleri bulan ihraç ve tutuklama dâvâlarına yetmeyeceği; keza kayyım atanıp kapatılan, bütün mal varlıkları devlete devredilen yüzlerce dernek, vakıf, sendika, federasyon ve konfederasyonlarla, kapısına kilit vurulan özel öğretim ve sağlık kuruluşlarına, vakıf üniversite ve yükseköğretim kurumlarına, özel radyo ve televizyonlara, gazete ve dergilere, haber ajanslarına, yayınevleri ve dağıtım kanallarına dair bütün dâvâ dosyalarına yetişemeyeceği ortada.
BÜTÜN DÂVÂLAR İÇİN YARGI DENETİMİ
Bundandır ki, hukukçular, OHAL KHK’ları kapsamında tesis edilen on binlerce işlem için komisyona yapılacak başvuruların esastan karara bağlanması için de azami süre belirlenmesi, makul süre içinde yargı denetimi yapılabilmesi için son derece önemli olduğunu, üye sayısı yetmediği takdirde yeni komisyonlar da kurulabilmesinin gereğini bildiriyorlar.
Bu açıdan, hiç zaman kaybetmeden en doğru yöntemin bütün OHAL uygulamalarının ve KHK ile yapılan işlemlerin doğrudan tamamıyla yargıya açılması olduğuna dikkat çekiyorlar.
Belli ki, açılan bütün dâvâları hükümsüz bırakan komisyon, OHAL KHK’larıyla yüklü miktarda tazminat ödememek; Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların önüne geçmek ve Türkiye’yi AİHM mahkûmiyetlerden kurtarmak için ek bir “iç hukuk bariyeri” olarak kurulmuş.
Bunun içindir ki, OHAL KHK’larının birkaç kişilik komisyonlara ve bir tek Ankara’daki idâre mahkemelerine değil, ülke çapında bütün idare mahkemelerine, yargı denetimine tabi tutulması şart.
Ve vatandaşların “dâvâlardan bir şey çıkmayacağı” yönündeki kasıtlı telkinlere kapılmamaları, her halûkârda mutlaka ilgili mercilerde haklarını aramaları, dâvâ açmaları, dâvâlarını tâkip etmeleri gerekiyor.
Başka da yolu yok…