AKP iktidarında ülkenin apar topar derhal seçime sürüklenmesi, siyasî ihtirasların tahrikiyle, topyekûn bölge ve Türkiye üzerindeki “emperyal projeleri”nin uzantısı olduğu görülüyor.
Önce “çözüm süreci” paravanında devletin/hükûmetin millet irâdesinin temsilcisi Meclis’i bir tarafa bırakarak terör örgütü elebaşlarıyla “müzakeresi” yanlışına düşürüldü. İstihbarata, İmralı, Kandil ve Avrupa’daki terör örgütü temsilcileri arasında aracılık ve “mektupçuluk” yaptırıldı.
Örgüte bırakmakla Doğu ve Güneydoğu’da birçok mahalde hâkimiyetine göz yumulup, kimlik kontrolüne, haraç toplamasına, bayrak indirmesine, mezarlık açıp heykel dikmesine, mahkeme kurmasına, adam kaçırarak militan devşirmesine seyirci kalındı. Bölgede “özerkliği” ilân etmesine varan süreçte PKK güçlendi, uluslar arası alanda “meşrûiyet” kazandırıldı.
O denli ki, son birkaç yılda “çözüm süreci”nde teröristlerin yurdu terk edip silâh bırakması bir yana, iktidar medyasının da itirafıyla resmî raporlara göre 80 bin silâhın yurt içinde depolandığı, on binlerce militan ve sempatizanla şehirlerde kitlesel ayaklanma yapacak güce eriştiği ikrar ediliyor…
ADIM ADIM FELÂKETE!
Büyük iddialarla ortaya atılan “stratejik derinlikli” ve “komşularla sıfır sorun” dış politika iddiasıyla Türkiye’nin bütün komşularla ilişkileri bozuldu. Evvelâ Amerikan ve işgal ortaklarının işgaliyle tüketilip tahrip edilen Irak’ın bölünmesi tartışmalarında taraf olundu; Bağdat by pass edilerek Kuzey Irak özerk yönetimi petrolünün başta İsrail olmak üzere Batılılara satılmasına aracılık edildi.
Dahası, Suriye’deki silâhlı muhalefete destekle, Türkiye, onlarca örgütün çatıştığı ülkedeki iç savaş bataklığının içine çekilerek, başta IŞİD, birçok örgütün “hedefi” haline getirildi. Bu örgütlere katılmak üzere Türkiye üzerinden militan sevk edilirken, binlerce vatandaş savaşmak üzere katıldı.
Keza Suriye’ye giden MİT TIR’larını durdurup soruşturan askerlerden savcı ve hâkimler açığa alınıp hapis cezâsı verilirken, Dışişleri’ndeki “gizli” toplantıdan sızan MİT Müsteşarı’nın Suriye’ye gönderildiğini söylediği iki bin TIR dolusu mühimmat ve lojistik desteğin kimin eline geçtiği tartışması sürüyor. Türkmen Cephesi temsilcileri böyle bir yardımı almadıklarını belirtirken, sözkonusu silâh ve mühimmatın IŞİD ve ülkedeki silâhlı grupların eline geçtiği tesbiti teyid ediliyor.
Süreçte, Malatya Kürecik’e NATO perdesinde, İsrail’in bölgedeki güvenliği, savunma ve saldırı perspektifine göre Pentagon’ca kodlanıp, İran, Irak ve Suriye’yi hedef alan ve Türkiye’yi “cephe ülkesi” haline getiren Amerikan Füze Amerikan Füzesi konuşlandırıldı. Son haftalarda –ihtiyaç kalmadığı için tek tek sökülen- ancak rampaları korunan Patriotlar yerleştirildi. Türkiye, Ortadoğu’daki kargaşanın arenasına sokuldu, iç savaşın “parçası” haline getirildi…
Neticede, ecnebilerin çeşitli entrikalarla iç savaş kargaşasına duçar ettiği Müslüman komşu Suriye’nin, bir tek Şam yönetimin devrilmesine hapsedilen ufuksuz, kısır ve günübirlik politikalarla çökertilmesine katkıda bulunuldu. 20 Temmuz’da 33 kişinin katledildiği Suruç katliâmında olduğu gibi Suriye’deki mezhebî - etnik savaş felâketi Türkiye’ye sıçratılıp fitne ateşine adım adım itiliyor…
“BÜYÜK KAOS” SENARYOSU
Menhus maksat, Türkiye’nin “Suriyeleştirilmesi” - “Iraklaştırılması.” Kuzey Irak’ta olduğu gibi “tampon bölge”yle “kantonlar” üzerinden Suriye’nin kuzeyinde Türkiye hattı boyunca Akdeniz’e uzanan “koridor”da küresel güçlerin uhdesinde ve taşeronluğunda bir “devletçiğin” kurulması.
Türkiye’nin, Yemen ve Mısır’a dönüştürülüp kara kışa dönüşen “Arap baharı”nın uğradığı ülkelerde olduğu gibi çökertilmesiyle ecnebilerin hegemonya ve çıkar savaşına malzeme edilmesi.
Yine bu “plân”la, 17-25 Aralık soruşturmalarından başlanarak yolsuzluk-hırsızlık iddiaları üzerinden iktidar partisi âdeta rehin alınıp Cumhurbaşkanı’nın tazyikiyle “tekrar seçim”e zorlanıyor.
Hâsılı, birilerinin “yargılanma” korkularını tahrikle, iktidar koltuğu siyasî ihtiraslarını istimalle büyük bir panik ve telâşla ülke “büyük kaos projesi” uğruna yeniden seçim karamboluna sokuluyor.
Hatta yaptırılan anketlerde AKP’nin önümüzdeki seçimde de tek başına iktidar olamayacağının görülmesi üzerine terör, “tampon bölge” ve “IŞİD’le mücadele” perdesinde Suriye’ye müdahaleyle “savaş” bahanesiyle seçimlerin iptali ve ertelenmesi senaryosunun da sırada olduğu söyleniyor.
Ve bu proje uğruna antidemokratik manipülasyonlar, baskılar ve operasyonlar yapılıyor…