Referandum sürecindeki çarpıtmalardan biri de “Başkanlık olmazsa terör artar, ekonomi krize girer, ülke bölünür ve batar” söylemiyle kargaşa ve kaos korkusunun pompalanması.
Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsünün, saldırıların ancak ‘partili cumhurbaşkanlığı’nı içeren anayasa değişikliği teklifine referandumda ‘evet’ çıkması halinde kesileceği” anlamına gelen çıkışı bunun son örneği. (AA, 24.1.17)
Özellikle “Bundan sonra da suikastlar, canlı bombalar, vesâireler devam edebilir” ihbarıyla “terör örgütleri, yakın stratejik işbirliği içerisindeki güçlerle, ağababalarıyla birlikte Türkiye’ye diz çöktürmek istiyorlar” diyerek, terör örgütlerinin “başkanlığı istemediği” açıklamasıyla, “Aman şu referandumda ‘evet’ çıkmasın’ diye terör örgütlerini de kullanarak Türkiye’de bir korku atmosferi oluşturabilirler, halkı canından bezdirecek bir noktaya getirebilirler; ancak referandumda büyük oranda ‘evet’ çıktıktan sonra da bu terör örgütleri, hiçbir şekilde sesi soluğu çıkmayacak noktaya gelirler, motivasyonlarını da kaybederler” ifadeleriyle, “hayır” diyecek vatandaşlar “terörü destekleyecekleri” çarpıcı imâsıyla peşinen töhmet altında bırakılıyor.
Ancak en çarpıcısı, sözkonusu sözlerini düzeltmek adına yaptığı açıklamada, “Hükûmet terörü kullanacak ve seçimde ‘evet’ çıkarmaya çalışacak” iddiasını çok sorumsuzca, ahlâk ve iz’an sınırlarının dışına çıkmış bir yorum olarak külliyen reddettiğini belirttikten sonra, referandumda ‘evet’ oyu vermenin, terörle mücadeleye destek anlamına geldiğini kaydetmesi. (gazeteler, 29.1.17)
KORKULLAR KULLANILIYOR…
Tesbit şu ki, iktidar cânibince “referandumdan ‘evet’ çıkınca terör biter” telkiniyle terörün önlenmesi referandumda “evet” çıkması çarpılmasına başvuruluyor. Ne var ki sözkonusu söylemle de kalınmıyor. AKP iktidarında, sanki 15 yıldır büyük bir çoğunlukla iktidarda değillermiş gibi, her türlü olumsuzluk çarpıtılarak istimar ediliyor.
Bilindiği gibi, daha önce de Başbakan, “Başkanlık sistemi gelirse Türkiye bölünür’ diyorlar. Asıl başkanlık gelmezse Türkiye’nin bölünme riski var” demişti. (gazeteler, 31 10.16)
Görünen o ki, AKP siyasi iktidarı her defasında vatandaşa karşı sözkonusu “korku tehdidi”ni kullanıyor. “Âcil Eylem Plânı”nda, seçim bildirgelerinde, hükûmet programlarında, başta 12 Eylül “darbe anayasası”nın değiştirilmesi ve devletin demokratikleştirilmesi olmak üzere millete taahhüd edip yapamadıklarının hesâbın vermek yerine halkı tehdit ediyor. “Cumhur-başkanlığı sistemi’ne ‘evet’ çıkmazsa, terör daha da artar” korkutması kullanılıyor.
Bundandır ki, referendum sürecinde en çok yapılan çarpıtmaların başında “istikrar” geliyor. 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumu öncesinde olduğu gibi iktidara ilişik medyada bu yöntem sık sık istimal edilip özellikle terörün tırmanacağı, ekonominin krize girip batacağı korkusu salınıyor.
HANGİ PROBLEMİ ÇÖZECEK?
Sormak lazım; siyasi iktidar, bu “sistem”le, sıfırla devralıp tırmanan terörü nasıl önleyecek? Onca tâvize rağmen içinden çıkılmaz hale gelip tasfiye edilen “çözüm süreci”ni nasıl çözecek? Ülkenin itildiği ağır ekonomik krizleri, büyük borç yükü ve artan işsizliği nasıl engelleyecek? Yanlış politikalarla dış politikada düşülen vartadan nasıl çıkılacak?
Sahi, on beş yıldır iktidarda Meclis çoğunluğuyla “darbe anayasası”nın verdiği fevkâlade yetkilerle başaramadığı neyi başaracak?
Gerçekten, AKP’nin on beş yıldır ülkeyi yönettiği “parlamenter sistem”in çözemediği hangi problem “cumhur-başkanlığı sistemi”yle hangi çözümü bulacak?
Özetle, “halkın ‘parlamenter sistem’e karşı ‘başkanlığı’ istediği”ni pompalayan uyduruk yanıltıcı dehşetli cerbeze ve çarpıtmalı algı opersyonlarıyla gerçekler tersyüz ediliyor.
Bediüzzaman’ın beyânıyla,“tehditlerle, korkularla, hîlelerle, efkâr-ı âmme (kamuoyu) başka bir mecrâya çevriliyor; muhâkeme-i akliye (akıl yürütme) kapatılıyor” “fırkaların taraftarane ve garazkârane münakaşatı ve gazetelerin belâğat yerine mübalâğat ve yalan ve ifratperverane keşmekeşleri, aldatmaları, cerbezeleri ve mugalâtalarıyla efkâr-ı umumiye (kamuoyu) iğfal olunuyor. (İşârâtü’l İ’câz, 164, Divân-ı Harbi Örfi, 44-51)