25 Ağustos 2004 tarihli MGK’nın 481 sayılı “yurt içi ve yurt dışı Nurculuk faaliyetlerine karşı eylem plânı hazırlanması” kararıyla hazırlanan Millî Güvenlik Siyaset Belgesinde (MGSB) son güncellemesinde bütün cemaatlerin ve tarikatların kapsama alınmasının yansımaları devam ediyor.
Önce “paralel yapı” paravanında “legal görünümlü illegal yapılar’la mücadele” edileceği duyuruldu. Ardından Hükûmet Sözcüsü, “legal görünümlü illegal yapılanmalar sadece ‘paralel yapılanma’yla ilgili değil; şu anda mevcudiyeti düşünülebilecek veya gelecekte başka cemaatler olabilir” dedi.
Peşinden, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde, 29 Nisan 2015’te icra edilen MGK’da ‘MGSB esaslarına göre güncellenecek Türkiye’nin Millî Askerî Stratejisi’nde (TÜMAS) ‘legal görünümlü illegal yapı’ ifadesinin yer alacağı vurgulandı.
“İÇ TEHDİT”TE “DİNÎ ÖRGÜTLER”!
Ancak emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in geçen hafta bir röportajdaki ifşaatları, “kırmızı kitap”ta dinî yapılara yönelik tâkip ve fişlemelerle son dönemde darbe dâvâlarından cayılmasının arka plânını açıklıyor. (Zaman, 18-19 5.15)
Millî Siyaset Belgesi’nde savunma ile ilgili bölüm olan TÜMAS’ın Genelkurmay tarafından hazırlandığını belirten Pekin, mevzubahis “plân seminerleri” dahil bütün plânların ona göre yapıldığını bildiriyor; “Burada ‘iç tehditler’, ‘dış tehditler’ ele alınır. ‘İç tehditler’ sadece PKK, DHKP-C değil tabii, içinde dinî örgütler de var. 1. Ordu’daki ‘plân semineri’ de bu çerçevede yapılıyor” diyor.
“Gerçek zamanlı, gerçek şahıslarla isimler kullanılarak plân semineri olmayacağını” belirten Pekin’in “Balyoz harekât plânı”nın arkasında bir de “irticai faaliyetlere karşı sıkıyönetim plânı olduğu” sözleri çarpıcı.
Bu meyanda 17-25 Aralık sürecinin siyasette dramatik bir kırılmaya neden olduğunu kaydeden Genelkurmay İstihbarat eski Daire Başkanı’nın, “askerî vesayete karşı yürütülen ‘Ergenekon’, ‘Balyoz’ gibi darbe dâvâlarının, “yargılama sürecinde vahim hukuk hataları yapıldığı” gerekçesiyle tasfiyesini nazara verip, “Türkiye, cunta girişimlerinden hesap sormayı beceremedi” sözleri dikkat çekici. “Millî orduya kumpas kuruldu” ilânıyla TSK içinde illegal yapılanma ve darbe girişimlerine dair Yargıtay’da onanan dâvâların bile yeniden görülüp sanıkların tahliye edildiği tesbiti kayda değer.
Bu açıdan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak Harp Akademileri’nde TSK’ya yönelik “komplo ve kumpas”tan dem vurup, özellikle MİT Müsteşarı’nın istifasından sonra Silâhlı Kuvvetlerle ittifak arayışına girdiğini anlatması, siyasî iktidarın darbe dâvâlarındaki çarkının içyüzünü açığa çıkarıyor.
“BÜYÜK HATALAR YAPTIK”
Görünen o ki, emniyet, yargı, Millî Eğitim ve kamu kurumlarında onbinleri aşan kıyım-sürgün ve meslekten ihraçla sürdürülen “büyük tasfiye” furyasının yeni MGSB ve TÜMAS’la ordu içinde sayıları bini bulan “paralel subaylar’ın tasfiyesi”ne kadar uzanması da bunun bir parçası.
Emekli korgeneralin, “Meselâ gündeme -birkaç aydır- gelen bir ‘paralel dâvâsı’ var. MİT’ten gelen ihbarlar vardı. Şimdi iktidar yaklaşık 1000 kişinin atılmasını istiyor. Genelkurmay ise ‘Bakın daha önce bu konularda hatalar yaptık. Bu personelin çoğu hakkında doğru dürüst belge ve bilgi yok. Sadece ihbar mektubu var. Bunlarla bu personeli atarsak, büyük bir tasfiye yapmış oluruz. İçinde generaller var’ diyerek ihtiyatlı davranıyor” cümleleri, olup bitenlerin perde arkasını aralıyor.
Bu bakımdan, “Savunma bakanı -Cumhurbaşkanının zorlamasıyla- açıklama yapmak durumunda kaldı, çünkü Genelkurmay direniyor. Bunu topluma da yaydılar. Muhtemelen Genelkurmay Başkanı da bu nedenle rapor aldı. Baskıya karşı çıktığı için. Ağustos’ta bu tasfiye olabilir. Çünkü bu iş iddialaşmaya dönüşmüş durumda. Genelkurmay ‘delil yok’ diyor. Çünkü soruşturmayı yürüten genelkurmay askerî savcısı. Ama Cumhurbaşkanlığı ve personelin güvenlik soruşturmasını yapan MİT ısrar ediyor. Genelkurmay Başkanı direnirse onun adını da paralelciye çıkarırlar. Ülkeyi o hale getirdiler” yakınması, “paralel paranoyası”yla varılan vahameti deşifre ediyor.