Başşehirde yoğun koalisyon hesapları ve arayışlarıyla nabız yoklamaları sürerken, seçim öncesi demokrasi ve hukuku darbeleyen dayatmalara dair itiraflar devam ediyor.
Yeni hükûmetin hak ve özgürlükleri öncelemesi çağrıları ortasında “devletin gizli anayasası” Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) dinî cemaatlerin alınmasına dair ikrarlar dikkat çekici.
Bilindiği gibi, evvelâ 25 Ağustos 2004 tarihli MGK’nın 481 sayılı “yurt içi ve yurt dışı Nurculuk faaliyetlerine karşı eylem plânı hazırlanması” kararıyla bütün cemaat ve tarikatlar hedefe konuldu.
Akabinde MGSB’nin 2005 gündeminde “iç tehdit” bölümünden çıkarılan “irtica tehdidi” tâbiri yerine “din istismarı” ve “aşırı dinî örgütler” “tehditleri” ikame edilerek, devletin dinî cemaatleri ve tarikatları izleyip fişlemesine “kırmızı kitap”ta “yasal zemin” hazırlandı.
Ve ardından da Başbakanlık Uygulamayı Tâkip ve Koordinasyon Kurulu’nun (BUTKK), bakanlıklara ve devlet kurumlarına gönderdiği “İrticaî faaliyetlere karşı yürütülecek ek ‘eylem plânı”yla “gizli” ve “kişiye özel” direktiflerle dinî cemaatlerin/grupların izlenip fişlenmesine dair genelgelerle geri bildirimler ve yazışmaların yapıldığı belgeleriyle ortaya çıktı…
RESMEN DEKLÂRE EDİLDİ
Nitekim, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, 9 Kasım 2009’da 81 valiliğe gönderdiği yazıda Türkiye genelinde faaliyet gösteren bütün dinî akım ve tarikatların “millî güvenliği tehdit ettiği” kaydedilerek “yurtiçi ve yurtdışı Nurculuk faaliyetleri”nin izlenmesi ve fişlenmesi, cemaatlerin malî yapıları ve faaliyetleri ile kamudaki cemaat mensuplarının raporlanarak Başbakanlığa ve Emniyet’e sunulması tamim edildi.
Keza MİT’in 15 Ocak 2014’te bütün teşkilâta yolladığı “2014 yılı hedef öncelikleri ve plânlı istekleri”yle “paralel devlet yapılanmaları (PDY)”na dair genelgede, bütün dinî cemaatlerin - yapılanmaların ‘örgüt’ kapsamında ‘öncelikli hedef’ olarak hassasiyetle tâkibi tâlimatı verildi.
Özetle, Başbakanlığın direktifiyle, birçok dinî cemaat - tarikat ve grupların “birinci derecede tâkip edilecekler” listesine alınıp “yıkıcı dinî faaliyetler” olarak izlenmesi, “dinî yapıların içinden eleman temini dahil her türlü teknik vb. çalışmaların yürütülmesi, devlet kurumlarına girmiş cemaat mensuplarının hassasiyetle belirlenip bildirilmesi, konunun terör örgütlerinden de öncelikli bir konumda ele alınması” süreci hızlandırıldı.
Ve buna dayanılarak, önce 26 Şubat 2014, 28 Şubat ve 29 Nisan 2015 MGK toplantılarında alınan kararlarla MGSB’nin yeni güncellemesinde Erdoğan’ın önce Başbakan, peşinden Cumhurbaşkanı olarak “legal görünümlü illegal yapılanmalar” nitelemesiyle ileri sürdüğü “paralel devlet” paravanında bütün dinî cemaat ve yapılanmaların, PKK gibi “örgüt” tanımıyla “iç tehdit”-“iç düşman” kategorisine alınarak “ulusal güvenliği tehdit eden örgütler”in başına konulduğu belirtildi.
Hatta Genelkurmay’ın internet sitesinde, son MGK’da güncellenen MGSB’ye göre Türkiye’nin Millî Askerî Stratejisi’nin (TÜMAS) de yenileceği, dinî cemaatlerin “legal görünümlü illegal yapı’ olarak yer alacağı duyuruldu.
Kısacası, “bütün cemaatlerle etkin şekilde mücadele edileceği, tasfiye edilenlerin yerine başka cemaatlere fırsat verilmeyeceği” hükûmet cânibince resmen defalarca deklâre edildi...
“DEVLETİN BEKASI MÜCADELESİ”YMİŞ!
Hatırlanacağı üzere, daha evvel “Biz varsak cemaatler var, yoksak cemaatler de yok” diye konuşan Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Arınç, seçim sonrası bir televizyonda, “paralel devlet’le mücadelenin nasıl süreceği”yle ilgili soruya, “Mesele şimdi kişisel olmaktan çıktı. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği hususlar içinde de şahısların ötesinde bir ‘legal görünümlü illegal yapılanma’ var; ‘paralel devlet yapılanması’ diye bir olgu önümüze çıktı. Bu yapılanma içinde yer almış insanların, hem lider kadrosunda hem de eylemlere katılmış insanların hukuk içerisinde bir sürece dahil edilmesi lâzım. Bu sadece bizim hükûmetimizin görevi değil, bundan sonra bütün hükümetlerin varlık sebebi olarak buna sarılması lâzım. Devletin bekası mücadelesidir ve buna uygun mücadeleyi her hükümetin yapması lâzım” ikrarı çarpıcı. (13.6.15, CNN, AA)
Aslında, hükûmet sözcüsü, seçim öncesinde “kırmızı kitap”ta “legal görünümlü illegal yapılanmalar güncellemesine dair sadece ‘paralel yapılanma’yla ilgili değil; şu anda mevcudiyeti düşünülebilecek veya gelecekte başka cemaatler olabilir” demişti.
Son MGSB’ye alınan “paralel devlet’le mücadale”nin “devletin bekası” olarak “bütün hükûmetlerin görevi” olarak lanse edildiği ikrarı, bütün cemaatlerin “kırmızı kitap”a alındığının teyidi…