"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Merkezî usûl”le demokratik sistem

Cevher İLHAN
07 Ağustos 2015, Cuma
Bediüzzaman’dan “çözüm” tavsiyeleri

“Çözüm süreci”nin, bölgede “mahkeme” kurarak yargılama yapıp haraç toplayan terör örgütünün dağda silâhı bırakmak yerine roketatarlarla şehre inip karakollara saldırmasıyla akamete uğradığı ortada. 

Başarısızlığın temel yanlışlarından biri de, “sürec”in “hedefleri”nin tam olarak doğru dürüst belirlenmemesi; “sürec”in “müzâkere” edildiği terör örgütüyle hükûmetin “hedefleri”nin farklı olması. Muhalin talep edilmesi. Bunların başında “özerklik” talebi geliyor.

Bu hususta da Bediüzzaman’ın yaklaşık bir asır önce ortaya koyduğu tesbitler yol göstericidir. 17 Mart 1920’de 461 sayılı Sebilürreşad’da yazdığı “Kürtler ve İslâmiyet” başlıklı makalede, Kürt Şerif Paşa ile Ermeni Boğos Nubar Paşa’nın Paris’te “Kürdistan” ve “Ermenistan” devletlerinin kurulmasına dair verdiği “muhtıra”nın menhus maksadına dikkat çeken Bediüzzaman, Osmanlı’ya başkaldırıp ecnebilerin oyunlarına gelen bu iki kişinin “Kürtlük nâmına söz söylemeye selâhiyettar (yetkili) olmayacaklarını” açıkça belirtir. 

Öncelikle bu komploya en susturucu ve beliğ cevabın, Şark vilâyetlerindeki Kürt aşiret liderlerinin çektiği protesto ve Osmanlı’ya bağlılık ve birlik telgraflarıyla verildiğini kaydederek, o gün “adem-i merkeziyet” ve “muhtariyet” denilen “özerkliğin” – “federatif - eyalet sistemi”nin, emperyal güçlerin Kürtleri İslâm câmiasından ayırma “plan”ı olduğuna dikkat çeker. Bunun ayrılığa ve bölünmeye sebebiyet vereceği ikazında bulunur. (Eski Said Dönemi Eserleri, 107-110)

TEFRİKA FİTNESİNE KARŞI

Osmanlı’da hürriyet hareketlerinin yayıldığı dönemde istibdattan, antidemokratik tepeden inmeci baskıcı yönetimden kurtuluş çaresi olarak ortaya atılan formüllerden biri olan adem-i merkeziyeti en açık şekilde önerenlerin başında Sultan Abdülhamid’in yeğeni -ablasının oğlu- Prens Sabahaddin gelir.

Esasen, babası Mahmud Celâlettin Paşa’nın ülkeyi terk etmek zorunda bırakılması sonucu Paris’te yaşayan ve Avrupa’da dönemin kargaşasında Jön Türklerle yakınlaşıp o dönemde piyasaya sürülen “Osmanlıcılık”, “Türkçülük” ve “İslâmcılık” akımlarına mukabil çözümü entelektüel “ferdiyetçi fikirler”de ve yine bir “Batı reçetesi” olan “adem-i merkeziyetçilik”te gören Prens’in tezlerinin temelini “Anglo-Sakson adem-i merkeziyet” tezi oluşturur.

Ve Osmanlının çözülüşüne çözümler aranırken, Prens Sabahattin Bey’in yenilikçi “adem-i merkeziyet” teklifine Bediüzzaman’ın verdiği “hakikatli cevap”, bugünkü “Güneydoğu sorunu”nun çözümü için de bize açık bir fikir verir. Son dönemde gündeme getirilen “adem-i merkeziyet, özerklik ve federasyon” tartışmalarına ışık tutar. (a.g.e., 183-4)

Her hal ve şartta milletin ve vatanın birlik ve bütünlüğünün korunması gerektiğini vurgulayan Bediüzzaman,”adem-i merkeziyet fikri”nin sebebiyet vereceği tefrika belâsını açıkça izah eder.

Mektubunun başında Prens Sabahaddin’in Avrupa’daki Anglo-Sakson eğitimden etkilendiğini imâ eden Bediüzzaman, eğitimden ekonomiye bütün alanlarda “Batılı değişim”i isteyen Prens’in, Batı toplumlarındakine benzer maddeci felsefenin “endüstriyel medeniyeti oluşturmuş insan tipi üzerine kurulu milletin fıtratına yabancı sistem”i kopyaladığını nazara verir. Mektubunun başındaki “Benim gibi bir bedevinin fikri fıtrat-ı asliyeye daha yakın olduğu için muhakemesi de tabiî olduğundan, sun’îden daha mükemmel olacaktır” cümlesinin mânâsı budur…

DEMOKRASİNİN YERELLEŞMESİ

Bediüzzaman’a göre, demokrasinin yerelleşmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin ötesinde, tefrikayı amaçlayan geçen asırdan kalma “adem-i merkeziyet” ve “muhtariyet” talepleri, yalnız maddî topyekûn kalkınmayı değil, mânevî birlik ve bütünlüğü de tahrip eder. 

“Adem-i merkeziyet”in “federatif sistem”e götüreceğini, “Osmanlılık ve meşrûtiyet (demokrasi) perdesini birden feveran ile yırtacak bir muhtariyete” dönüşeceğini haber verir. Bu sath-ı mailde bunun “istiklâliyet/bağımsızlık” ilânıyla milletin ve ülkenin parçalanma tefrikasına varacağını ve “beylik veya tavâif-i mülûk (küçücük devletçiklere bölünme) keşmekeş mücadelesi”ne dönüşeceğini uyarır. Aksi halde on üç asır önce ölmüş câhiliye âdeti ırkçılığın dirilmesi, fitnenin uyandırılması ve istikbal semâmızda cennet vatanımızı cehenneme çevirir.

Zira Bediüzzaman’a göre “merkezî usûl”, “milletin millî muhabbet (millî sevgi) içinde birlik ve beraberlik bağlarını tahkim edip kuvvetlendirir. Yabancı mihrakların “kavmiyetçiliği (etnik ayırımcılığı)” telkinle ırkî-etnik unsurlara ve bölgesel ayırımlara göre vatanı ve milleti bölme fitnesine karşı “merkezî usûlle demokratik idare sistemi”ni çözüm olarak gösterir… 

Okunma Sayısı: 2452
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı