Türkiye’de insaf ve adâletle değerlendirilmeyen hususlardan biri de, yakın tarihin çok partili döneminde demokrasi, devlet ve siyasete mühür vurmuş merhum Süleyman Demirel’in hayat ve hizmetlerinin esaslı, insaflı ve âdil bir değerlendirmeye tabi tutulmayışı..
Her fani gibi Demirel de elbette hatada ari değil; ancak gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular Ağabeyle Güniz Sokak ziyaretlerimizden birinde -18 Ekim 2009’da- söylediği, “Geriye dönüp baktığımızda bir ömür boş mu geçmiş, hizmetlerle dolu mu geçmiş. Bunun muhasebesini yapmak lâzım. ‘Neme lâzım, bu bizi ilgilendirmez’ demedik. Haksızlık etmemeye çalıştık, buğz etmedik. Hiçbir zaman teslimiyet kabul etmedik. ‘Bu yanlıştır, düzeltilmesi lâzım’ dedik. Halkımızı aydınlatmaya çalıştık. Allah affetsin kusurumuz varsa; ama Allah şâhittir ki ihlâs ile hareket ettik. Kötülüğü niyet etmedik, kötülük düşünmedik” ifâdeleri, yarım asrı aşan siyaset ve devlet hayatını özetliyor.
Ve “Allah şâhittir ve siz şâhidsiniz ki bir ömrü boşa geçirmedik, insanların iyiliği için harcadık. İnsanların iyiliği, huzuru, sükûnu, refahı, hakkı ve hukuku için uğraştık. Bu inşaallah İslâmköy’deki müzenin kapısında da yazılacaktır” sözleri, genç bir mühendis olarak Su İşleri Genel Müdürlüğünden genel başkanlığa,, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığı ve sonrasına uzanan uzun serencâmındaki hayat ve hâdiselerin bizzat tahlili oluyor…
FEVKALÂDE DİRENÇ, SABIR VE GAYRET
Demokrasi şehidi merhum Adnan Menderes’ten sonra “demokrat misyon” dâvâsı, bayrağı ve temsilciliği tevdi edilen Demirel’in ve Demokratların,demokrasi ve hukuku katleden, millet irâdesini devre dışı bıraktıran darbelere, ara dönemlere, muhtıralara karşı gösterdiği demokratik dirençleri, Türkiye’nin demokrasi ve kalkınma mücadelesini okutturuyor.
Ne var ki, Demirel ve dâvâ arkadaşlarının millet irâdesine sahip çıkıp darbelerin ve ara dönemlerin zulüm ve baskısına karşı fevkalâde direnç, gayret ve sabırla verdikleri demokrasi cehdi, mânevî ve maddî kalkınma hizmetlerindeki gayret ve başarıları pervasızca çarptırılıp karalanıyor.
Buna karşı, “büyük Türkiye” hedef, mesaj ve ideâliyle darbelerin tahribatını ve inkisâr-ı hayali ümid ve şevkle demokrasi ve kalkınma heyecanı hamlesine çeviren Demokratların, demokrasi, hak, hukuk ve insan esaslı “demokrat misyon”un bu vatana ve millete hizmetlerinin ve icraatlarının etraflıca ortaya konulması, yeni nesillere tanıtılıp anlatılması gerekiyor…
“SANDIK, FONKSİYONUNU YAPMAZSA PATLAR!”
AKP’nin “kapatma davası”nda Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu savunmada atıfta bulunup referans verdiği, Demirel’in Köprü dergisinde yayınlanan röportajlarında demokrasi mücadelesinde belge niteliği taşıyan temel târiflere dair tesbitleri, Türkiye’nin önündeki perspektifi ortaya koyuyor.
Bugün, demokrasi dışı dayatmalar, millet irâdesinin istismar ve istimaliyle haksızlık ve hukuksuzluğa sürüklenilen girdaptan çıkış ve çâre, merhum Demirel’in “Beni rahatsız eden şey, neme lâzımcılıktır. Bu ülkede biz meydanlarda siyaset yaptık. Milletin meselelerini dert edindik. Hz. Peygamber’in bir hadisi var; ‘Bir şeyi elinizle düzeltin, elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin, onu da yapamıyorsanız –en azından- buğz edin’ diyor. Buğz da etmiyorsan, Peygamberimizin dediği ‘görevi’ yapmıyorsun demektir” yakınmasında temerküz ediyor.
Zira “Devletin toplumla barışması için 60 senelik çok partili siyasî sistem -demek- az geldi. Sistem kolay işlemiyor. Hz. Ömer’in ‘Dicle kenarında bir kurt bir koyunu kaparsa…’ hâdisesine karşı vatandaş “bana ne?’ diyemez. Vatandaşın, milletin sahip çıkması lâzım. Burada, ‘eliyle, diliyle, kalbiyle düzelt!’ hadisi çok önemli. Bu ıslaha katılmadığınız, yeterince tepki vermediğiniz, yeterince düzeltmediğiniz zaman yapılanlara ortak olursunuz” diyen Demirel’in, “Sandık çok önemli bir hâdise, fonksiyonunu yapmazsa patlar!” ikazı bugün âdeta tecelli ediyor…
Milletin hakkı ve hukuku, ülkenin sulh - selâmet, imar ve inşası için canla başla çalışan, Menderes’ten Demirel’e müteveffâ vatanperver ve hürriyetperver Demokratlara bir vefâ ve şükrân nişânesi olarak rahmet ve mağfiret duâ ve niyâzıyla.