En son 14 Temmuz tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 692 sayılı KHK’yle 7 bin 348 kamu personeli ihraç edilirken, Cumhurbaşkanı’nın, 15 Temmuz’un birinci senesinde MGK toplantısından iki gün önce yeniden üç ay daha uzatılacağını ilân ettiği “OHAL bilânçosu” toplumu endişelendirip korkutuyor. (AA, 15.7.17)
Buna göre, devam eden topyekûn tasfiye furyasında son bir yılda 134 bine yakın kişi gözaltına alınmış. 50 bin 400 vatandaş tutuklanmış. “FETÖ’ bağlantısı” ile binin üzerinde özel vakıf, dernek, okul, dershane, sendika, üniversite, medya kuruluşu kapatılıp mal varlıklarına el konularak devlete devredilmiş. Bine yakın şirkete – firmaya kayyum atanmış.
Bu kapsamda Emniyette ihraçların 30 bini aşması, yargıda 5 bini bulan hakim ve savcının işlerinden edilmesi; Milli Eğitim merkez ve taşra teşkilâtlarında görev yapan “ irtibatlı” yaklaşık 34 bin kamu personelinin ihraç edilmesi, özel öğretim kurumlarında çalışan 20 bin 292 öğretmenin çalışma izinlerinin iptali ve 1424 özel öğretim kurumu ile 848 özel öğrenci yurdunun kapatılması vahameti ele veriyor.
“TAHLİYE BORSASI’ OLUŞMUŞ!”
Ne var ki “15 Temmuz etkinlikleri”nde akl-ı selim ve itidalle “darbe girişimi”nin perde arkasının ortaya çıkarılması yerine yine sapla saman karıştırılarak söz konusu dâvâlar sulandırılıp toptan tasfiyeye sürüklüyor.
Bu karambolda iktidara ilişik medyada bile hukuk içinde kalması gereken OHAL’in hukuksuzlukta pervâsızca istimaliyle “15 Temmuz soruşturmaları”nın sulandırılıp ıskartaya çıkarılacağı ikazları yapılıyor.
On binlerin yargısız infazla tutuklandığı, yüz binlerin haklarının hukuk dışı işlemlerle gasp edildiği ve milyonların mağdur olduğu vartada “irtibat ve iltisak”la, “şüpheli” yaftasıyla hedef göstermenin, haysiyet kırıcı bir şekilde “terörist” olarak itham etmenin toplumda ciddi sosyal sorun ve sancılara sebebiyet vereceği belirtiliyor.
O denli ki Sabah gazetesinden Dilek Güngör, “FETÖ’cü kurtarma borsası” başlıklı yazısında, “Bank Asya’da parayı yöneteni çıkar, gariban öğretmeni karı-koca içeride tut. Damatları bırak, kermesçi teyzeleri topla” tesbitiyle çarpıklığa dikkat çekiyor. (14.6.17)
Bu konudaki “Daha önce mahkûmun önem derecesine ve parasına göre serbest kalma maliyeti belirlendiği, kiminden 100 bin, kiminden 1 milyon, kiminden 10 milyon TL istendiği” vakıasını kaydedip, “İçeriden çıkarmak için akrabalarına ulaşan avukatlar, o kişilerle pazarlık görüşmelerine başlıyormuş. Fiyatta anlaştıktan sonra adım adım tahliye sürecine girişiliyormuş. Artık mahkûmun serbest kalması için alınan para rüşvet çarkı içinde kaça bölünüyorsa...” değerlendirmesi çarpıcı.
“ÖTEKİNE DOĞRULTULAN SİLÂH OLMUŞ”
Özetle son on beş senede “herkesin ‘FETÖ’ye bir şekilde dokunduğu” belirtilerek “irtibat” ve “iltisak”la neredeyse bütün vatandaşların “suçlu” addedilip içeri atılmasıyla istismarı garabetinden bahsediliyor.
Özellikle hukukun siyasî mülâhazalarla fedâ edilip vatandaşların yargılanmadan cezâlandırılmasıyla gerçek darbecilerin yargılanmaktan kurtulduğundan ve insan hakları ihlâllerinin toplumda ciddî rahatsızlıklara sebebiyet verdiğinden yakınılıyor.
Kısacası, Diyanet İşleri eski Başkanı Ali Bardakoğlu’nun ifâdesiyle “İnsanlar kendi çıkarları, konumları, hesapları söz konusu olunca her türlü iftirayı atıyor, her yolu meşru görüyor. Artık FETÖ’cülük bir maymuncuk gibi, herkesin kendi konumunu güçlendirmek için ötekine doğrulttuğu bir silâh olmuş.” (İpek Özbey, Hürriyet, 29.5.17)
Herkesin aynı çuvala doldurulmasıyla soruşturmaların şâibe bulaştırıp sulandırıldığı vartadan Türkiye bir an evvel kurtulmalı…