Libya’daki iç savaş, küresel zâlim güçlerin “Arap baharı”yla İslâm dünyasında baş gösteren demokrasi ve özgürlük arayışlarını hegemonya ve çıkarları uğruna zehirlemelerinin akıbeti.
Bu manipülasyonla, uluslararası ifsad şebekeleri güdümündeki emperyal devletler, işgalci işbirlikçileri aracılığıyla Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da artık “kullanılma miâdı” dolan eski “maşaları”nı tasfiyeyle yerlerine “uyumlu işbirlikçileri” getirdiler.
Zira ecnebi müdahalesiyle çoğu Batılı mihrakların ve yabancı istihbarat servisleri güdümünde bela edilen IŞİD gibi maşa örgütlerin de terör ve saldırılarıyla kargaşa ve kaos azdırılıp derinleşiyor. “Hedef ülkeler”, mezhebî ve etnik unsurları tahrikle iç savaş ve darbelere sürükleniyor.
Garip olan, bu süreçte Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya ve Orta Asya’ya uzanan coğrafyada, Türkiye’nin topyekûn bölgeyi ciddî çıkmazlara duçar eden yanlış politikalarla âlet olması. Ecnebilerin müdahale, işgal ve istilâlarına ortam oluşturan operasyonlarında doğrudan ya da dolaylı “rol” alması. Bunlardan biri de, yabancıların askerî operasyonuyla dört yıldır devam eden ve iç savaşla perişan edilen ve faturası oldukça ağır olan Türkiye’nin Libya müdahalesine ortak olması…
İÇ SAVAŞ TÜRKİYE’Yİ VURDU
Ne var ki Türkiye, Libya’da da en çok kaybeden ülkelerin başında geliyor. Askerî operasyondan önce ülkede en az 15 bin Türk işçisi çalışıyordu. Türk şirketlerinin 15 milyar doları bulan yatırımlarının yanısıra bir milyar dolarlık geniş makine parkı bulunuyordu. Milyarlarca dolarlık tahsil edilmemiş alacağı vardı. Devam eden projelerin tutarı 15 milyar doları buluyordu.
Ancak rakip iki hükûmetin, onlarca örgütün çatıştığı, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine yüzlerce aşiretin iktidar uğruna savaştığı Libya’daki iç savaş, en çok Türk müteşebbislerin işlerine sekte vurdu. Yatırımlar durdu. Şirketler, işçiler ve âileleri ülkeyi terk etti. Şantiyeler yıkılıp yakıldı.
Başkent Trablus ve diğer kentlerde çatışmalar sebebiyle Türk vatandaşları tahliye edildi. Peşinden Libya Başbakanı Türkiye’yi içişlerine karıştığı tepkisiyle, Türk şirketlerinin ülkeyi terk etmesi istendi. Trablus’daki Türkiye Büyükelçiliği kapatıldı.
Kısacası, “askerî müdahâle” yanlısı yetersiz, yanlış ve güdümlü politikalar en çok Türkiye’yi vurdu. Türkiye’ye de pahalıya mâl oldu. Ankara’nın bir zamanlar Osmanlının bir parçası olan Müslüman Libya’ya askerî müdahaleyi onaylayıp katılması, istilâcıların işine gelen müdahale, yalnız Libya’ya değil, Türkiye’yi de vurdu. Türk işadamlarının sözleşmeleri iptal edildi, onbinlerce Türk işçisi toptan işini kaybettirdi.
Diğer yandan daha önce Türkiye’yi Libya’nın içişlerine karışmakla suçlayan doğudaki darbe yanlısı Tobruk hükûmeti de, ülkedeki Türk şirketlerini ülkeden çıkarmakla tehdit ediyor. Firmaların proje ve sözleşmelerini gözden geçirme kararı alıyor...
YANLIŞ STRATEJİNİN AKIBETİ
Aslında en son Ekonomi Bakanı Zeybek’in, Libya’daki iç karışıklık ve ülke yönetiminin Türk müteahhitlerine yönelik kararlarla uğradığı mağduriyetler için, “âfet görüşmesi’ yapacakları” açıklaması, Ankara’nın öngörüsüz, ufuksuz ve dışa bağımlı Libya politikası”nın akıbetini ele veriyor. Libya’da TPAO’nu geniş bir havzada yüzlerce milyon dolarlık yatırımının terk edilmiş durumda olduğunu bildiren Bakan’ın, müteahhitlerin aldığı işlerden hak edişlerinin, iş makineleri, mal varlıkları, alacaklarıyla birlikte yaklaşık iki milyar dolar kayıptan yakınan Bakan’ın, “Şimdi oralar terk edilmiş durumda. Bir noktadan sonra bir şey de yapamıyorsunuz artık. Libya’da şu anda tamamen bir karmaşa var” tesbiti, hükûmetin Libya başarısızlığının ikrarı. (Gazeteler,19.3.15) Yine ülkedeki müteahhitlerin paralarını almaları için Dışişleri Bakanlığı’yla da yoğun çalıştıklarını belirten Bakan’ın, “Maalesef orada bir bölünme var. Türkiye’nin menfaati Libya’nın birliğinden geçiyor” sözleri, siyasî iktidarın küresel güçlerin Libya’ya askerî operasyonuna katılmasının stratejiden yoksun politikaların açık ifâdesi.
Hulâsa, AKP iktidarında Ankara’nın zâlim küresel güçlere endeksli konjonktürel dış politikasının duvara toslamış. “Libya politikası” bunun yansıması. Ve Bediüzzaman’ın “zâlimlerin kılıçlarıyla ferah, ferec (kurtuluş), sürûr ve futûhat olamayacağı” ikazını bir defa daha teyid ediyor. (Lem’alar, 155)
Libya’da iç barış ve istikrarın sağlanması için, öncelikle dış müdahalenin sona erdirilmesi, tarafların barıştırılıp ülke bütünlüğünün sağlaması gerekir. Aksi halde, yeni kıtal ve iç çatışmalarla kargaşa ve kaos daha da artar, iç savaş cenderesindeki ülke daha da çökertilip parçalanır.
Ankara, mânen-madden kaybettiren “küresel projeler”e âlet eden akıbetsiz politikalardan vazgeçmeli. Ecnebilerin tutuşturup alevlendirdiği Libya’daki fitne ateşinden uzak durmalı…