IŞİD’in iki yüzden fazla sivilin katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı Kobani’yi yeniden bombalamasının, PYD’nin kontrolündeki Akçakale’nin karşısındaki son Tel Abyad’a saldırısının püskürtülmesine misilleme ve “gövde gösterisi” olarak gösterilse de, olup bitenlerden bir “proje”nin devreye sokulduğu görülüyor.

Tesbit şu ki, IŞİD gibi El Kaide bağlantılı örgütler, dünyanın muhtelif bölgelerinde katliâmlar yapıp vahşet ve terörle tahrip ettiği alanlara ecnebilerin müdahalesine zemin hazırlıyor. Irak’taki kanlı baskınlarda olduğu gibi son Tel Abyad ve Kobani’de her ne kadar PKK’nın Suriye kolu PYD’yle “alan hâkimiyeti” için çatışsa da, meydana getirdiği kargaşa ve kaosla çökerttiği alanları terkle yine PYD’ye ortam oluşturuyor.

Zira Tel Abyad’dan sonra Kobani’de de, gümrük kapısını bombalayan, bombalı araçları patlatan, evleri, sokakları, ekmek kuyruğundaki, köylerdeki kadın ve çocukları rastgele halkı tarayıp öldüren, bomba yüklü araç ve motosikletlerle saldıran, keskin nişancılarla insanları öldüren IŞİD militanları, kargaşa ve kaosa sürüklediği kasaba ve köyleri çatıştığı silâhlı gruplara bırakıyor…

ECNEBİLERİN TERTİBİYLE

Vakıa şu ki, “IŞİD’le mücadele” paravanında Suriye’nin kuzeyinde Şam’dan koparılmış bir “kuzey Suriye koridoru”nun maksadı âdeta sırıtıyor.

Bundandır ki, hâlen PYD’nin elindeki Cezire ve Afrin kantonlarının aradaki Kobani Kantonuyla birleştirilmesi adına Tel Abyad ve Kobani sık sık baskına uğrayıp bombalanıyor.

Özetle önce IŞİD, sözkonusu stratejik sahalardaki yerleşim birimlerine saldırılar düzenleyip çökertiyor. Ardından da yine “proje” gereği başta PYD olmak üzere Suriye’de Şam yönetimiyle ve birbiriyle çatışan silâhlı gruplara terk ediyor…

Neticede, Suriye’nin kuzeyinde PYD’ye kapı açmakla kalınmıyor; başta ABD ve İngiltere olmak üzere, bölge hârici emperyal ecnebilerin tertibiyle, IŞİD üzerinden başta PYD (olmak üzere bölgedeki silâhlı muhalif gruplar çatıştırılarak Türkiye sınırı boyunca Kuzey Irak’tan Akdeniz’e uzanan “koridor”, küresel enerji ve petrol rezervlerini ve hatları çıkarları hesâbına açılıyor.

Adına “güvenli bölge”, “tampon bölge” ya da “Kürt koridoru” dense de, bölgenin enerji ve petrol kaynaklarına el koyup sömüren Irak işgalcisi küresel güçlerin, Irak petrol ve doğalgazını Akdeniz’e ulaştırmasını sağlayacak.

Bundandır ki, Irak’tan sonra bölgenin askerî gücüne sahip Suriye’nin iç savaşta ifna edilip parçalanmasıyla İsrail’in Ortadoğu egemenliğine ve güvenliğine hizmet edeceğinden, uluslar arası alanda mevzubahis “koridor”a “İsrail koridoru” da deniliyor…

BOP’UN PARÇASI…

Stratejistler, “kuzey Suriye koridoru”yla ülkenin kuzeyinin koparılmasıyla aslında Wilson’un Birinci Dünya Savaşı’nda ortaya attığı ve en son Bush’un Dışişleri Bakanı Rice’in Fas’tan Himalayalar’a 22 İslâm devletinin devletçiklere bölünüp parçalanmasıyla sınırlarının/haritalarının değişeceğini iddia ettiği “büyük Ortadoğu projesi (BOP)”nin bir parçası.

Yabancı resmî ağızlar, dünya kamuoyu önünde her ne kadar başta Türkiye olmak üzere Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını açıklasalar da, son yıllarda ortalığa saçılan “Pentagon haritaları”nda Irak’ın etnik ve mezhebî ayırımlar ve kışkırtmalarla en az üçe taksimi benzeri Suriye’nin de üçe, hatta beşe parçalanıp ufaltılmasının amaçlandığı, bu ülkelerdeki çatışmalar ve iç savaşla ortaya çıkıyor.

Ancak en vahimi, baştan beri yanlı ve yanlış Suriye politikasıyla çıkmaza sokan (müstafi) AKP hükûmetinin, diplomatik çözümler yerine Saray’ın dahliyle son demde “IŞİD’le mücadele” paravanında fitne ateşine müdahil olma hevesiyle bataklığa sürüklenmesi. Kobani ile Afrin arasında halen IŞİD’in elindeki Cerablus’a müdahaleyle “güvenli bölge” kurma askerî senaryolarına ve maceralarına soyunması.

Ankara’da koalisyon hesaplarının yanısıra bunun tartışması yapılıyor…