Katar krizinin patlak verip İran’da intihar saldırılarının bütün bölgeyi hedefleyen mezhep savaşı tehdidi ve riskinin tehlikeli boyutlara tırmandığı kargaşada Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak’tan kopma anlamına gelen “bağımsızlık referandumu”nun 25 Eylül’de yapılacağı ilânı Ortadoğu’daki büyük tefrika fitnesi projesinin bir parçası olduğu ortaya çıkıyor.
Öncelikle, Irak Merkezi Yönetimi, “Erbil’in tek taraflı bağımsızlık adımını reddediyoruz; hiçbir taraf, diğerini onayını almadan kendi başına Irak’ın kaderine karar veremez” tepkisiyle Kuzey Irak yönetiminin tek taraflı emr-i vakisinin Irak anayasasına ve ülkenin bütünlüğü esasına aykırı olduğunu belirtip reddediyor.
Ne var ki Ankara’nın tepkisi bir garabeti ortaya çıkarıyor. Öncelikle Başbakan’ın, “Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Bütün Iraklıların bir arada, bir devlet olarak yaşamasını istiyoruz. Bölgemizde yeterince sorun var. Yeni bir sorun alanı oluşturulmasının doğru değil, Kuzey Irak’ın bağımsızlık referandumu kararı sorumsuzca” yakınması dikkat çekici. Keza Dışişleri Bakanlığı’nın “Bu vahim bir hatadır. Irak’ın toprak bütünlüğü temel politikamızdır” açıklaması çarpıcı. (AA, Milliyet,, 9.6.17)
OLDU-BİTTİYE GETİRİLDİ
Zira Türkiye’nin öteden beri “kırmızı çizgisi” saydığı “Irak’ın toprak bütünlüğü”nü berhavayla Kuzey Irak’ın Irak’tan ayrılmasına, son dönemde Ankara’nın Bağdat’ı by pass eden, Irak’ın kuzeyinde ayrı bir devlet kurulmasına çanak tutan yanlış ve ufuksuz politikaların büyük payı var.
Vakıa şu ki, Irak Anayasasında ülkedeki yeraltı ve yerüstü enerji kaynaklarının bütün Irak halkının olduğu açık hükmüne rağmen, son yıllarda Ankara, Bağdat’a karşı hep Erbil’in yanında yer aldı.
Ankara’nın Irak’ın bölünüp parçalanmasına, asırlarca Osmanlı devleti çatısı altında bir ve beraber olmuş iki ülkeyi hasım hale getirdi. Irak merkezî hükûmetine baş gösteren problemler, Bağdat’a kafa tutan Erbil’le işbirliğiyle karşılık verildi.
Ankara’nın Bağdat’ı devre dışı bırakarak bölgedeki petrol ve enerji rezervleri üzerinde tek başıyla tasarrufta bulunup çoğu Yahudi sermayeli Amerikan-İngiliz ecnebi şirketlerine peşkeş çeken ve işgalin başından beri işgalcilerle işbirliği içindeki Kzey Irak Yönetimine arka çıkması, Erbil’i re’sen petrol ihâlelerini imzalaması bugünkü vartaya sürükledi.
Irak Anayasasın 140. maddesinde, herhangi bir Irak vilâyetinin yasal talebiyle merkezi hükümet referandum düzenlenmesini sayım ve demografik normalleşmesini şart koşmasına karşı Erbil yönetimi, 2014te “IŞİD bahanesi”yle Peşmergelerce kontrol alınan Kerkük, hukuken Bağdat’a bağlı olmasına rağmen oldu-bittiyle Erbil’e yamanmaya çalışıldı.
ANKARA, ERBİL’İ ŞIMARTTI…
En son Kuzey Irak Yönetiminin, Türkiye’deki referandum sürecinde bölgedeki bazı aşiretlerin “evet’e desteği” için dâvet edilen Kerkük’ün Irak’tan koparılması ameliyesine ve yine “IŞİD’le mücadele” paravanında Musul’u da topraklarına katmasına Ankara bigâne kaldı, ciddî bir tepki göstermedi.
O denli ki, Barzani’nın Türkiye’ye gelişinde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Bayrağının da göndere çekilmesine eleştirilerine Başbakan, “Irak Anayasası’na göre orada özel bir yapı vardır. Parlamentosu, başbakanı, bakanı ve bayrağı olan bir yapıdır. Ve bunu dünya da tanıyor” diye savundu.
Özetle, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimini Ankara’nın destek potikaları şımarttı. Gelinen vetirede, “Kuzey Irak devleti”yle Irak’ın zengin petrol ve doğalgaz yatakları üzerinde devreye sokulan “Pentagon plânı”yla Türkiye’nin yanıbaşındaki Müslüman komşusu Irak’ın toprak bütünlüğü ve birliği tahrip ediliyor.
Ve Ankara’dakiler, son raddede artık işe yaramayan bütün bölgenin mezhebi ve etnik iftiraklar üzerinden bölünüp parçalanmasını tetikleyecek bu vahim emr-i vakiye karşı ve “tepkiler”le kınamakla kalıyor.