Suudi Arabistan’ın yedi Arap ülkesiyle Katar’a karşı “blok” oluşturup dışlamasıyla açığa çıkan yeni Körfez kriziyle bölgenin başına büyük bir belâ açılıyor.
Irak’ı işgalle ve Suriye’yi iç savaşla mahveden uluslar arası ifsad şebekeleri güdümündeki Amerika – İngiltere ve işgal – istilâ koalisyonu güçleri Müslüman ülkeler arasında “İran karşıtlığı”yla mezhep çatışması fitnesini körükleyip alevlendiriyor.
Bu maksatla bloke edip ekonomisini zora soktuğu Suudi Arabistan, malûm agresif çıkışa itiliyor. Ortadoğu’daki küresel egemenlik ve enerji rezervlerini kontrollerine almak hesâbına, İran’la iyi ilişkiler içindeki ülkeler “terör destekçiliği”yle itham edilip hedefe konuluyor.
Ve öteden beri şebekelerin başta “Arap baharı” olmak üzere menhus küresel kargaşa projelerine taşeronluk eden Katar’la bölgedeki en yakın müttefikleri Suudi Arabistan üzerinden bölgede mezhep savaşından etnik savaşlara varacak dehşetli bir fitne kurgulanıyor.
KAVGA, KAOS, KARGAŞA…
Aslında son kaotik Körfez krizinin arka plânında, Suudi Arabistan’dan İran’a uzanan coğrafyada geniş bir kriz ve kaos alanı oluşturmaya dayanan birbiriyle bağlantılı birçok hedef var.
Bunların başında, Suriye’nin paylaşılması ve özellikle Önasya’ya, Orta Asya havzasına uzanan enerji kaynakları ve hatları üzerinde İran’ın istikrarsızlaştırılarak etkisiz hale getirilmesi ve bölge ülkelerinin tasfiyesiyle İsrail’e alan açılması geliyor.
Bu maksatla, alternatif enerji hatlarıyla Katar-Türkiye boru hattının devre dışı bıraktırılmasından bahsediliyor. Hatta Katar’ı İran’dan koparıp “Sünni cephe”ye çekme adına söz konusu “küresel projeleri” perde gerisinde sinsice yürüten İngiliz istihbaratı MI-6’nın Katar’da Kraliyet âilesi içinde bir darbeyi planladığı belirtiliyor.
Keza “Katar’dan sonra sıra Türkiye’de mi?” sorularıyla Türkiye’nin de kumpasın içine çekilmesinden, faturanın en kabarığının Türkiye’ye kesilmesinden söz ediliyor.
Bu bakımdan, İran düşmanlığını politikası haline getiren Trump’ın kılıç danslı ve küre gösterili Riyad ziyâreti sonrası Suudi Arabistan’la patlattığı krizle Türkiye “Arap NATO’su” ya da “İslâm NATO’su” denilen “Sünni cephe”nin “aktif aktörü” yapılarak bu kez dört asırdır barış içinde yaşadığı Müslüman komşusu İran’la karşı getirilip savaştırılmak isteniyor.
ABD ve küresel güçlerin Irak işgalinde ve Suriye iç savaşında onlarca silâhlı taşeron örgüt üzerinden bölgeye müdahalesiyle Sünnî – Şiî mezhep savaşını ateşleyen fay hatları tetikleniyor.
Oldu bittilerle Ortadoğu’yu yangın yerine çevirecek mezhep savaşı tehdidi ve tehlikesinin tırmandığı kritik süreçte Ankara’nın en son iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla Katar’a beş bin asker daha gönderme kararı bu açıdan fevkalâde riskli.
Kısacası, “menhus projeler”den barış, istikrar ve çözüm değil, kavga, kaos, katliâm, kan ve kargaşa türüyor…
HİKMET, KARDEŞLİK VE UZLAŞI İLE…
Bunun içindir ki, “kara kış”a dönen “Arap baharı”ndan sonra bölgenin bodoslama sürüklendiği fitne sürecinden en az zayiâtla çıkması ve mezhebî tefrika çatışması kargaşası tuzağına düşmemesi için öncelikle bütün bölge ülkelerinin çok dikkat etmesi, karşılıklı tahriklerden kaçınması gerekiyor.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği’nin “İslâm dininde barışmak vâcip, kardeşler arasındaki bağların koparılması haramdır; bir Müslüman’ın diğerine eziyeti yasaklanmıştır” beyânıyla, “Müslüman ülkeler, komşularının haklarına saygı duymalı. Körfez’deki çatlak, hikmet, diyalog ve akılla onarılmalı. Birlik, kardeşlik ve uzlaşıyla kardeşler arasındaki anlaşmazlık ve çekişmeler sona erdirilmeli. Bu şuur ve vizyonla kriz âcilen kontrol altına alınmalı” ikazı dikkate değer.
Ve Sünnî’-Şiî iftirakı fitnesine karşı Bediüzzaman’ın, “Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizâı (çekişmeyi, kavgayı) aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir sûrette hükmeyleyen zındıka (dinsizlik) cereyânı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid (Müslüman) olduğunuzdan, uhuvveti (kardeşliği) ve ittihâdı (birliği-bütünlüğü) emreden yüzer esaslı râbıta-i kudsiye (mukaddes bağlar) mâbeyninizde (aranızda) varken, iftirakı (ayrılmayı) iktiza eden (gerektiren) cüz’î (ufak, basit) meseleleri bırakmak elzemdir” çağrısı çok önemli. (Lem’alar, 32)
Çâre, bu ikaz ve çağrıda…