Darbeyi araştırmadan ve hiçbir sonuca varmadan sonlandırılan Meclis “15 Temmuz ‘Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu” ön raporu da iktidarın “darbe girişimi”ni soruşturmaktan ve perde arkasını ortaya çıkarmaktan kaçındığı gerçeğini ele veriyor.
Evvelâ, daha baştan AKP’nin geç üye bildirmesi ve ayak sürümesiyle geciktirilen komisyonun, Meclis’in yerleşmiş demokratik teâmüllerine aykırı olarak başkanından başkan yardımcısına, sözcüsünden kâtip üyesine, bütün yönetiminin iktidar partisinden seçilip muhalefetin dışlanması ve süresini uzatma teklifinin reddi komisyonun işlevine dair sinyaller verdi. Teşkilinden 75 gün sonra ancak toplanabilen komisyonun raporunda, “darbe girişimi”nin önlenemeyişinin sorumluluğunun kırk yıl geriye atılması, 15 Temmuz gecesi ve öncesiyle ilgili hiçbir karanlık hususun aydınlatılmaması oyalamaca taktiğini açığa çıkarıyor.
KARAMBOLE GETİRİLDİ
Her ne kadar Komisyon Başkanı “Yeterli görüyoruz” dese de, öncelik sırasına göre, “darbe girişimi”nde “rol” alan “esas dinlenecekler”in dinlenmeyip, diğer isimlerle sürenin doldurulması, komisyoun etkin bir şekilde çalıştırılmayarak birçok iddianın meçhule terk edilmesiyle kırılganlığa zemin hazırlandı.
Komisyonun bizzat iktidar üyelerince baskı altına alınarak alelacele geçiştirilmesi, “15 Temmuz”un iç yüzünü ve darbecileri ortaya çıkarma iddiasıyla kurulan “darbe komisyonu”nun göz göre göre karambola getirilerek akamete uğratıldığının işâretlerini verdi. Muhalefetin bütün ısrarlı çağrılarına mukabil, eski Genelkurmay başkanları ile başbakanların ve ilgili bakanların komisyona davet edilmemesi; 15 Temmuz gecesinde olayların içinde olan Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı’nın komisyona çağrılmayıp sadece yazılı metin göndermelerinin istenmesi ve söz konusu metinlerin dahi raporda yer almaması bunun açık göstergesi.
Ortada hâlâ cevaplanmayan bir dizi istifham var. Meselâ Genelkurmay, “Bize verilen bilgide darbe denmemiş” diyor. Oysa haber veren binbaşı “darbe hazırlığı olduğunu” söylüyor. Cumhurbaşkanı ise önce “Darbeyi eniştemden öğrendim” demişti. Günler sonra “İstirihatte olduğum için korumalarım haber vermemiş” diye konuşmuştu. Başbakan, “Eşten – dosttan öğrendim” diye yakınmıştı. Bunların hangisi doğru?
Gerçekten, vahim darbe istihbaratını saat 15.30’da aldığı söylenen MİT Müsteşarı, neden acilen Başbakana, Cumhurbaşkanına haber vermedi? Haber verdiyse, korumalar neden böylesine önemli bir ihbarı “istirahattedir” diye saatlerce bildirmedi? İhbarı alan Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanlarını niçin anında görev başına çağırmadı? Darbe istihbaratını aldığı halde kuvvet komutanlarının düğünlere, yemeklere gitmelerine, Ankara’dan ayrılmalarına nasıl müsaade edildi?
SORULAR CEVAPSIZ…
Yine başta Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı olmak üzere sürecin bizzat içindeki kritik isimler komisyona gelseydi, milletvekilleri karanlıkta kalan bu ve buna benzer soruları soracaklardı.
Özetle soruşturma ve araştırmanın kapalı kapılar arkasında “gizlilik hükmü” konulmuş, sansürlenmiş metinlerle değil, kamuoyu önünde bütün şeffaflığıyla tartışılması ve incelenmesi gerekirken, arka plânı araştırılmadan apar topar genel bazı beylik lâflarla kalınması “darbe girişimi”nin örtbas edilip karartıldığına dair tesbitleri teyid ediyor.
Oysa komisyonun aslî görevi, 15 Temmuz”un mahiyeti, senaryoların nasıl ve hangi mihraklarca sahnelendiğini, hangi “gizli güçler”ce tâlimatlandırıldığını, dış bağlantılarını, kimlerin kimler tarafından tuzağa düşürüldüğünü ortaya çıkarmaktı…