Yurdun dört bir yanından terör saldırıları ve operasyonlar vartasında şehid cenâzeleri gelirken, içte ve dışta devâsa problemlerle karşı karşıya kalan Türkiye, siyasî hesaplar uğruna krize sürükleniyor.
Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı, son üç seçimde beklenmediği ve 10-18 günde yeni hükûmetler kurulduğu halde, Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanının seçilmesi “gerekçesi”yle süreci geciktirdi. Seçimden bir ay sonra ancak müstafi Başbakan’a hükûmet kurma görevini verdi. Ve seçimin üzerinden yetmiş gün geçtiği halde hâlâ bir arpa boyu mesâfe alınmadığı görüldü.
CHP’nin dört yıllık geniş tabanlı yüksek profilli bir koalisyon önerisine karşı, her ne kadar AKP sözcülerince “süreli reform koalisyonu” teklif edildiği iddia edilse de, görüşme tutanaklarından, “üç aylık seçim hükûmeti” önerdiği ve herhangi bir koalisyon teklifi yapılmadığı su yüzüne çıkıyor.
Ve sonuçta iktidar partisinin, koalisyon değil mevcut –üyelerinin büyük bir bölümü milletvekili dahi olmayan- müstafi geçici hükûmetle ya da yine bir AKP seçim ve azınlık hükûmeti ile “tekrar seçim” istediği bâriz bir biçimde ortaya çıkıyor.
RİSK NEDEN GÖZE ALINIYOR?
Evvelâ,. yıllardır Meclis’te yan yana oturdukları, programlarıyla, seçim bildirgeleriyle, hedefleriyle bilindikleri ve birbirlerini tanıdıkları halde iki partinin “istikşâfi” görüşmelerle bilinmedik neyi keşfettiler; doğrusu, merak konusu?
Anlaşılan o ki, AKP Cumhurbaşkanı’nın dayatmasıyla “erken seçim” hesâbına hep ağırdan almış; ve bu yüzden sanki 7 Haziran seçimleri olmamış gibi hükümsüz kılınarak Cumhuriyet tarihinin en kısa süresinde 4-5 ay sonra apar – topar ülke seçime götürülüyor.
Sahi, neden görev Davutoğlu’ndan sonra anamuhalefet partisi liderine verilmiyor da, kırk beş günlük “anayasal süreç” boşuna harcanıyor? Ve niçin daha kendisine görev verilmesi dışında hiçbir alternatifi denenmeden Başbakan çıkıp “diğer alternatifler tükendi” diye peşinen kesip atıyor?
Peki, Meclis’in en çok milletvekiline sahip iki partisi arasında bir aydır devam eden görüşmelerden sonucun alınacağı genel başkanlar arasındaki toplantıdan bir gün önce Erdoğan’ın Saray’da sekizinci kez topladığı muhtarlara Başbakan’ın yürüttüğü koalisyon çalışmalarını açıkça torpillemesinin sebebi nedir? Davutoğlu’na, “Eğer ilkelerinde anlaşamazsa intihar edecek hali yok?” diye açıkça “tâlimat” gibi “ayar” vermesi neden?
Gerçekten, hemen hemen bütün anketler ve kamuoyu araştırmaları, bu yıl içinde apar topar gidilecek bir tekrar seçimin sonucunun değişmeyeceğini bildirirken; seçim üstüne seçimin seçmenin tepkisini çekeceği ve hatta iktidar partisi aleyhine ters tepeceği ve oylarının düşeceği tesbitleri yapılırken, AKP bu riski neden göze alıyor?
Ve yeniden seçimle ekonominin darboğaza girip “imdat!” işâretleri vermesine, kamplaşma ve kutuplaşmanın keskinleşip ülkenin bölgesel, mezhebî ve etnik ayırımlarla gerginliğe itilmesine, sosyal patlamalarla kargaşaya sürüklenmesine karşı AKP neden hırsla “tekrar seçim”de ısrar ediyor?
NEDEN ISRARLA SEÇİM!
Sonra, azan terör tehdidiyle bazı illerde asker-polis sokağa çıkamaz hale getirildiği çatışma ortamında. “çözüm süreci”nin resmen tasfiyesiyle özellikle Güneydoğu ve Doğu’daki bazı bölgelerde sandık ve seçim güvenliği nasıl sağlanacak?
Görünen o ki, yanıbaşında bir iç savaşın yaşandığı, iki milyon mültecinin sosyal krizlere yol açtığı kritik vasatta ülke sırf iktidar partisinin bir-iki puan alması hesâbına, “bu seçim olmadı, bir defa daha” diye ülkenin milyarları harcanıyor. AKP’nin tek başına iktidarıyla başta 17-25 Aralık soruşturmaları olmak üzere, ucu bazı eski bakanlara uzanan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının yargının önüne gelmemesi için Türkiye altı ay içinde ikinci defa seçime sürükleniyor.
Durum ortada. Belli ki, bir “oyun plânı” işliyor. “İstikşâfi görüşmeler” icâdıyla kamuoyu iki ayı aşkındır oyalanmış. AKP ile CHP arasındaki bir aydır süren görüşmelerde baştan sona bir siyasî taktik güdülmüş; temel konularda mutâbakat ve uzlaşma arayışı olmamış.
Yapılan seçimlerin sonucunu beğenmeyen Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi yeniden erken seçime zorluyor. “Yanlış yaptınız, kararınızı düzeltin!” diye milletin irâdesini baskı altına alıyor. Zoraki yeni seçimle âdeta bir “zar” daha atıyor, şansını bir defa daha denemek istiyor.
Peki, bu seçimde de beklenen “sonuç” alınmazsa ve bir defa daha “koalisyon” kararı çıkarsa ne olacak? Cumhurbaşkanı ve hükmettiği (eski) partisi zaman ne yapacak? AKP tek başına iktidara getirilinceye kadar seçimler tekrar mı edilecek?!