Son bir yıldaki terör saldırılarında 81 il ile yüzlerce ilçeye asker, polis, korucu 600’den fazla şehit acısı düşer, bebekten, çocuktan yaşlıya yüzlerce vatandaş katledilirken, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere şehirlerde patlatılan 19 canlı bomba ve bombalı araç saldırısında 300’dan fazla insanın can vermesi, Türkiye’nin bir numaralı vahim problemini ortaya koyuyor.
Başbakanla hükûmet ve iktidar partisi sözcülerinin her fırsatta “istihbarat ve güvenlik zâfiyetinin olmadığı” ileri sürmelerine karşılık, katliam gibi dokuz büyük bombalı saldırının hâlâ aydınlanmaması zâfiyeti ele veriyor.
Bayram öncesi Ramazanda 45 kişinin öldüğü, önemli bir kısmı ağır olmak üzere 250’den fazla ağır yaralı verilen, üç canlı bombanın düzenlediği İstanbul’daki Havalimanı saldırısında görüldüğü gibi, her defasında, terörle mücadeledeki başarısızlık ve en önemlisi tedbir eksikliği bir dizi medyatik algıyla, günübirlik beylik lâflarla karambola getirilerek üstü örtüldü.
Zira ölü ve yaralı sayısının artması ve bombalamanın ses getirmesi için dış hatlar pasaport bölümüne kadar girilerek yer hizmetleri veren personelin çıkış saatine denk getirilen patlamaların yirmi gün öncesinden devletin tepesi ve tüm kurumlarına uyarı yazısı ile gönderildiği, havalimanının da hedefler arasında olduğunun bildirildiği bilgisine rağmen önlen(e)memesi, istihbarat ve güvenlik başarısızlığını ortaya koyuyor…
PATLAMALAR ÖNLENEMEDİ….
Vakıa şu ki, son 13 aydaki sürece bakıldığında, Güneydoğu’da ve büyük şehirlere yapılan seri saldırılardan sonra “güvenlik tedbirleri alınacak” nakaratı tekrarlanıyor. Seçimden iki gün önce 5 Haziran 2015’te 5 sivilin can verdiği, 100’den fazla kişinin yaralandığı Diyarbakır HDP mitingindeki canlı bombalı saldırısından 20 Temmuz 2015’te 33 sivilin katledildiği ve 100’den fazlasının yaralandığı Suruç canlı bomba patlamasına; ardından 10 Ekim 2015’te 109 vatandaşın öldüğü, 500’e yakınının yaralandığı Ankara Garı önündeki iki canlı bombalı saldırıdan, 17 Şubat 2016’da 28 şehid, 61 yaralı verilen Ankara’da askeri servis araçları saldırısına, terör eylemleri engellenemedi.
Yine 12 Ocak 2016’da çoğu yabancı 11 kişinin öldüğü Sultanahmet Meydanı canlı bomba saldırısı ve 19 Mart 2016’da 5 sivilin can verdiği Beyoğlu İstiklal Caddesi saldırısı önlenemedi. Keza 13 Mart’ta 37 vatandaşın öldüğü, 125’inin yarandığı Kızılay’daki bombalı araç saldırısı ile 27 Nisan’da bir kişinin öldürüldüğü, 13 kişinin yaralandığı Bursa Ulu Camii girişi canlı bomba patlamasının önüne geçilmedi.
Peşinden 7 Haziran 2016’da Fatih Vezneciler’de 12 insanımızın katledildiği ve 36’ının yaralandığı bomba yüklü araç saldırısı engellenemedi…
SORUMLULAR SEYREDİYOR…
Özetle, 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana IŞİD ve PKK-TAK’ın yaptığı terör saldırıları, şehirleri kan revan hale getirdi; lâkin çoğunun fâili bile tesbit edilmiş değil; “yakanalan canlı bombalar”ın dışında!
Halen ortalıkta 150’den fazla canlı bombanın dolaştığı, saldırılara ilişkin iddianâmelerde resmen belirtiliyor. Ancak her defasında eylem yapanların çoğunun “”güvenlik güçlerince tâkip edildiği” bilgisine rağmen hiçbiri yakalanmış değil.
İçişleri Bakanlığı’nın verileriyle PKK’ “çözüm süreci”nde şehirleri cephaneliğe çevirmiş, Güneydoğu’daki birçok il ve ilçenin ve hatta büyük şehirlerin altına silâh yığmış. Bu süreçte terör örgütünün -50 tonu patlatılmış- en az 200 ton patlayıcı depoladığı, 80 bin uzun namlulu silâh istiflediği siyasî iktidara mensup ağızlarca resmen ikrar edildi.
Ne var ki, dönemlerinde terör örgütlerinin metropollerde silâh yığdığı, 600’den fazla güvenlik görevlisinin şehid edildiği ilgili ve sorumlu bakanlar ve istihbarat sorumlularından bir teki istifa etmedi.
Kısacası, terör saldırıları devam ediyor, sorumlular ve siyasetçiler seyrediyor…