2002 seçim bildirgesinde verilen vaadlerle 2011 seçim bildirgesinde “2015 hedefleri” arasında gösterilen konulardan biri de “işsizliğin önlenmesi”dir.

Ancak gelinen noktada ortaya çıkan tablo, bu hedefin tutulamadığı ve hatta gerilediği görülüyor.

Öncelikle Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kayıtlarıyla, işsizlik yüzde bir yıl içinde yüzde 11’i aşan artışla yüzde 11.3’e yükselerek son beş yılın en yüksek işsizlik oranına ulaştığı, genç işsizlik yüzde 20.2’ye, kayıtdışı çalışan oranı yüzde 33.2’den yüzde 43’e tırmanarak hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışan kayıtdışı işsiz sayısı 9 milyona vardığı vakıayı resmen ortaya koyuyor.

90 ÜLKEDEN 100 ÜRÜNÜ İTHAL!

Bundandır ki, AKP’nin 2002 seçim bildirgesindeki, “yüzbinlerce iş yeri kapanmış, milyonlarca insan işini kaybetmiş, insanımızın geleceğe ilişkin umutları kırılmıştır” cümlesiyle duyurulan kırılganlık yeniden avdet ediyor. Üniversite mezunu milyonların işsiz kalması bunun açık göstergesi.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’na göre günde ortalama 350 küçük iş yeri- dükkân kapanıyor. Bir yıl içinde “sicil terki”ni yaptırarak faaliyetlerine son veren 1 milyon 318 bin 218 esnaf olduğu belirtiliyor. 

Keza tarımın da bu yıl yüzde beş daralmasıyla bu alanda da istihdam azalmış. Tarım alanlarının inşaata açılıp betonlaştırılmasıyla, mazotun pahalılığı ve elektrik fiyatlarının – enerji mâliyetinin fahiş yüksek oluşunun yüklediği ağır yükten dolayı köylü ve çiftçi tarlaları terk etmiş. Çiftçi toprak satıp kente kaçıyor. “Torba yasalar”la 17 kent daha büyükşehir statüsüne alınıp köyler “mahalle” durumuna getirilirken tarım arazilerinin yüzde 35’inin kaybedildiği belirtiliyor.

Bu yüzden, bir zamanlar dünyada kendi kendine yeter 7 ülkeden biri olan Türkiye, hububattan yeme, mercimekten ete birçok gıda maddesi Amerika’dan Brezilya’ya, Mısır’dan Çin’e 90 ülkeden 100 küsûr ürünü ithalat etmek çâresizliğine düşürülmüş. Saman dahi dışarıdan satın alınıyor!

Ve pazara gelinceye kadar en az dört kat zamlanan gıdada genelde yüzde 32’ye, yüzde 50’lere varan ve hatta bazı ürünlerde yüzde 200’leri bulan zamlarla Türkiye gıda fiyatlarının kat kat katlanmasıyla “rekorlar ülkesi” oluyor…

EKONOMİSTLER UYARIYOR

Özetle, istihdamı azaltılmasıyla kaynakların üretim yerine rant gelirlerine yönelmiş. Ülke, iç ve dış yatırımcılar açısından cazibesini kaybetmiş. İktidar partisinin seçim bildirgelerinde 2002’de kamuoyuna deklâre edilen ve ardından her seçim öncesinde yinelenen, “kronik hale gelen yüksek işsizlik ve enflasyonu önleme” vaadi havada kalmış.

Bu arada bizzat Cumhurbaşkanı’nın ikrarıyla 1150 odalı Saray’ın yanına inşa edilen 250 odalı konutun inşaat ve tefrişat harcamalarıyla 5 milyardan 20 milyara kadar telâffuz edilen mâliyetinin yanı sıra, en son bir bakanın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yanı sıra bütün bakanlara da özel uçak alınacağına benzer kaynakların israfına, lüks masraflara devam edileceği bildiriliyor.

Ekonomistler, işsizliğin son beş yılın rekorunu kırması ve liradaki değer kaybıyla, pahalılıkla halkın alım gücünün azalmasıyla yüksek enflasyon ve devaülasyon nedeniyle resesyonun kapıda olduğunu uyarıyorlar. 2014’te 823 milyar dolardan 800 milyar dolara gerileyen millî gelirin 2015’te bu gerilmenin daha da hızlanıp devam edeceğini belirtiyorlar. Zira yüksek oranlı ani devlüasyonla tasarrufları -yüzde 21- eriyen halk harcama gücünü kaybettiğinden daha da fakirleşiyor. (Süleyman Yaşar, Taraf, 16.4.15)

Bunun içindir ki, öncelikle işsizliğin önlenmesi gerekiyor. İş sağlığı ve güvenliği”, “gelir dağılımında adâlet”, “nitelikli eğitim” ve “herkese sosyal güvenlik” vaadleri de yerine getirilerek…