"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsrail’le yakınlaşma süreci

Cevher İLHAN
21 Kasım 2016, Pazartesi
Bilindiği gibi daha önce on vatandaşın katledildiği İsrail’in Gazze’ye insanî yardım götüren Mavi Marmara yardım gemisine uluslararası sulardaki (31 Mayıs 2010’da) baskınına Başbakan olarak defalarca sert bir dille tepki gösteren Erdoğan, beş yıl sonra ilk kez farklı sinyaller çakmıştı.

Mart 2014’te Suudî Arabistan ziyareti dönüşü, “İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeği. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek normalleşme beraberinde gelir” demişti.

Keza İspanya’nın bile Netanyahu için savaş suçlarından tutuklama kararı çıkarttığı, Türkiye’deki mahkemelerden Mavi Marmara kanlı baskını sorumlusu askerler ve yetkililer için çıkan “kırmızı bülten kararı”nı sümenaltı edildiği ve dünyanın Türkiye’yi haklı göreceği sırada Paris’te İsrail ordu Radyosuna bu kez Cumhurbaşkanı olarak demeç veren Erdoğan, “Bölgedeki gelişmeler ışığında, İsrail’le ilişkilerimizi onarabiliriz” açıklamasını yapmıştı.

Hatta daha evvel, ”İsrail’in Mavi Marmara’dan dolayı bu yardım teşkilatına kini var. Pensilvanya’nın da aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu otoriteden izin almalılardı. Otorite kim? Güneydeki sevdikleri mi yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye’de bizsek biz zaten izni verdik ama bunlara göre İsrail!” çıkışında bulunan Cumhurbaşkanı, bu kez 30 Haziran 2016’da Saray’daki iftar programında, “Uluslararası bazda bir adım atıyoruz. Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz?” diye Mavi Marmara organizasyonunu yapan vakfa yüklenmişti.

O denli ki bu durum, “Erdoğan’ın Mavi Marmara ‘dönüşü’: İşte iki yılda değişen sözler” diye medyada ye almış; iktidara yakın medyada bile eleştirilmişti.

Daha önce Müstakil Gazetesi’nde (12.1.16), “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türkiye-İsrail yakınlaşması’ ve hele AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in ‘Dost devlet İsrail’ söylemleri ise normalleşme değil anormalliğe dönüş istidadı gibi algılanmaya müsait olmaları ve de Erdoğan/AK Parti taraftarlarının kalplerini İsrail’e karşı yumuşatabilmeleri bakımından tedirginlik verici ve yadırgatıcı. (…) Bugün ‘yakınlaşma’ ve ‘dost’ denilebiliyorsa yarın ‘müttefik’ ve hatta ‘stratejik müttefik’, dahası ‘yüksek düzeyli stratejik müttefik’ de denilebilir. Konya semalarını Filistin ve Lübnan’a dehşet yağdıran İsrail Hava Kuvvetleri’nin idman sahası haline getirme süreci de böyle başlamıştı. Tam olarak ‘yakınlaşma’ ve ‘dost’ kelimeleriyle” cümleleriyle endişelerini yazan Hakan Albayrak, altı ay sonra Karar gazetesinde “Müttefik mi? Yuh!” başlığı altında şu cümlelerle yakınmıştı:

“İsrail’le “normalleşme”den sadece Mavi Marmara öncesine dönmeyi -kesilen diplomatik ilişkileri yeniden kurmayı ve uluslararası kuruluşlardaki karşılıklı blokajı kaldırmayı- anlıyorduk, meğer askerî işbirliğini bitiren ‘one minute’ın da öncesine dönmek ve oradan yürümekmiş niyet” diye yazmıştı.

Devamında da, “Ne ‘müttefik’i yahu? Ne ‘askerî’si? Ne ‘stratejik’i? Hangi cephede beraber savaşacağız İsrail’le? Suriye’yi mi kurtaracağız beraber? Suriye’nin darmadağınık ve kana bulanmış hali karşısında zevkten kuduran, bu halin mümkün mertebe böyle devam etmesini dileyen, Bağdadi Grubu’ndan bile medet uman İsrail’le!” sorularını sormuş; akabinde şu tesbiti yapmıştı:

“Köprünün altından o kadar çok sular aktı ki, İsrail’le diplomatik ilişkiler yeniden kurulsa bile Konya semalarında İsrail savaş uçaklarının uçtuğu ve Akdeniz’de bu katiller sürüsüyle ortak deniz tatbikatı yaptığımız günlere geri dönüş asla mümkün olmaz diye düşünüp seviniyordum; fakat devlet büyüklerimizin son zamanlardaki bu coşkulu İsrail muhabbeti, içime kocaman bir kurt düşürmüş bulunuyor.” (1.7.16)

Ve Türkiye’nin İsrail’le ticaret rekoru kırdığı, her türlü ekonomik, savunma sanayi ve silâh alımı ihâlelerinin tam gaz sürdüğü, sözkonusu davadan 20 milyon dolar karşılığında vazgeçildiği ve maktullerin âilelerine yurtiçinde ve yurtdışında açtıkları bütün davaları geri çekmelerinin yapıldığı vetirede, şimdi de Cumhurbaşkanı’nın, İsrail’in Kanal-2 Televizyonundaki “Uvda” (Olgu) adlı programın ünlü sunucusu Ilana Dayan-Orbach’a bir mülâkat verdiği ve hatta sunucunun, “Size zor soruları sorma özgürlüğünü kullanmak istiyorum” sözlerine karşı, Erdoğan’ın “Şu ana kadar sorduklarınız kolay mıydı?.. Buradan eğer sen Tayyip Erdoğan’ı sıkıştıracağını zannediyorsan beni sıkıştıramazsın” dediği kaydediliyor.

Bu açıdan bugün açıklanacağı söylenen İsrail televizyonundaki röportaj merakla bekleniyor. Bakalım, son dönemde “İsrail’le yakınlaşma” politikaları ekseninde söylemlere devam m edilecek; yoksa İsrail’in Gazze’de, Kudüs’te süren zulmü mü gündeme getirilip ikaz edilecek?

Okunma Sayısı: 2836
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı