Bilindiği gibi, AKP yönetimi ve sözcüleri, yıllarca İsrail’i “terörist devlet” olarak tanımladı. İktidara yakın medya ve mahfiller, siyaseten karalamak istediği muhalifleri, “İsrail uşağı” olmakla suçladı.
Gerçi bu süreçte İsrail’le ekonomik mutâbakat zabıtları imzalandı, savunma sanayii anlaşmaları yapıldı, silâh alım ihâleleri devam etti; her iki ülkenin resmî makamlarının açıklamasıyla İsrail’le ilişkiler ve işbirliği kat kat arttırıldı.
Çarpıcı olan, İsrail’in zulüm ve baskısı sürerken, dokuz vatandaşın katledildiği Mavi Marmara saldırısının hesâbı sorulmadan, şart koşulan cüz’î tazminat alınmadan ve Gazze’ye amansız ambargo ve abluka kalkmadan İsrail’le gizli müzâkerelerin yapılması. İsrail’e iyi niyet göstergesi olarak- Hamas’ın İstanbul’daki önde gelen yöneticisinin peşinen sınırdışı edilmesi.
Bir zamanlar “one minute” restiyle “İsrail’i katil ve terörist devlet” olarak kınayan Cumhurbaşkanı’nın, 2 Ocak’ta Suudî Arabistan dönüşü, “İsrail, bölgede Türkiye’ye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lâzım. Bu, bölgenin bir gerçeğidir” demesi.
Hatta” İsrail’le karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir” diye konuşması. “Filistin’deki kardeşlerimizi gözetme”nin de buna bağlı olduğunu söylemesi.
İsrail’de bir düğünde, Filistinli anne-baba ve on sekiz aylık bebeğin yakılarak katledilmesi kutlanırken, “Hadi Filistinlilerden intikam alalım” nârâlarıyla dans edilirken, “Filistin’deki kardeşlerimizi gözetme”yi “İsrail’le dostluğa” bağlaması.
Özetle, Gazze şeridine yakın füze bataryalarını yerleştiren İsrail, savaş uçaklarıyla hava saldırıları düzenlerken, tarım arazilerini tahrip ederken, İsrail Başbakanı Netanyahu Kudüs’teki camilerden gelen ezan seslerinin kısılacağını açıklarken; Ankara, Telaviv’le yeni işbirliklerinin peşinde koşuyor. 2014 yılında 14 bin 952 İsrailli zorla Mescid-i Aksa’ya girerken siyasî iktidar İsrail’e daha da yakınlaşmaya çalışıyor...
Ve bütün bunlar, “neler oluyor?” sorusunu sorduruyor. Gerçekten Cumhurbaşkanı’ndan hükûmet ve iktidar partisi sözcüsüne “İsrail’le karşılıklı samimiyet çerçevesinde yeni adımların atılmasıyla ilişkilerin ilerletilmesi”nden neden dem vuruluyor?
İKRAR
“Zırhlı ambulans” açıklaması
Güneydoğu’da devam eden vahamet resmî ağızlarca sık sık ifâde ediliyor.
Aylardır süren operasyon ve çatışmalar kargaşasında, Cumhuriyet tarihinin en uzun sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü bölgede bazı il ve ilçelerdeki duruma dair en garip ikrar Sağlık Bakanı’ndan geldi.
Bölge illerindeki terörist saldırılarda ambulansların hedef alındığını söyleyip tedbir olarak zırhlı ambulansların devreye gireceğini açıklayan Bakan, bir televizyonda, “Çok ciddî olaylar yaşanıyor. Hastaneye roketatar geliyor. Hekimlerimiz, sağlık personelimiz sığınağa iniyor. Doğum bekleyen anneler var, yatan hastalar var. Bunları bırakıp nasıl geri çekilebilirsiniz?” diye konuştu.
Kısacası, Sağlık Bakanı’nın “İki tane ambulansımıza molotof geldiği zaman, hemen peşinden üç tane, dört tane, beş tane yeni ambulans geliyor” sözleriyle “zırhlı ambulans” gerekçesini açıklaması, halkın aylardır devam eden çatışmaların ortasında kaldığı, mahallelerin yıkılıp yakıldığı fecaatini ortaya koyuyor…
“Çabuk bu mânâsız, hakikatsiz ve haksız nizâı aranızdan kaldırınız”
“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizâı (çekişmeyi, kavgayı) aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka (dinsizlik) cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye (mukaddes bağlar) mâbeyninizde (aranızda) varken, iftirakı (ayrılığı) iktiza eden (gerekli gözün) cüz’î meseleleri bırakmak elzemdir.” Bediüzzaman, (Lem’alar, 32)
HAFTANIN SÖZÜ
“Adaletin olmadığı bir ülke vatan değildir.” Prof. Dr. Sedat Laçiner
KISACA
“Hiçbir demokratik ülkede, cumhurbaşkanı ve başbakanın konuşmaya başladığı anda onlarca televizyon yayınını kesip canlı yayında vermez.” Prof. Mehmet Altan