Son “Mavi Marmara anlaşması”na dair çeşitli iddialar var. Ankara’dakilerin “Gazze ablukasının kaldırılacağı” söylemlerine karşılık, Telaviv ve İsrail medyasında aksine yayınlarla âdeta ön alınıyor.
İsrail’in Türkiye’deki en üst düzey temsilcisi İstanbul’daki Başkonsolosu Shai Cohen’in Arefe günü gürültüye gelen sözleri, Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmanın iç yüzünü deşifre ederek çelişkili iddialara en son noktayı koydu.
Bir televizyona konuşan Cohen, öncelikle Mavi Marmara saldırısı hakkında dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı ve diğer yetkililer hakkında Türkiye’deki mahkemelerde açılan davaların herhangi bir yaptırımla sonuçlanmayacağı konusunda anlaşıldığını belirtti. (NTV, 4,7.16)
Buna göre, Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrailli askerler ve siyasiler aleyhinde açılan çok sayıda dava düşecek.
İsrail Başkonsolosu’nun ifşaatıyla anlaşma sağlanan bir diğer konu ise, “Hamas’ın Türkiye’de ‘terör’ aktivitesine izin verilmemesi.” Cohen’in, “Biz Hamas ile terör örgütü olarak mücadele ediyoruz. Türkiye ile Hamas’ın hiçbir aktivitesine izin vermeyeceği konusunda anlaşıldı. Özellikle İsrail’e yönelik Türk topraklarından hiçbir eylemde bulunmalarına izin verilmeyeceği konusunda bir söz verildi. Buna Filistinliler için Türkiye’de para toplanması da dahil.” cümlesi bunun ifâdesi.
Mâlum İsrail’in “terör” dediği, işgal altındaki Filistinlilerin davaları uğruna yaptıkları çalışmalar. Anlaşılan, bunlara da izin verilmeyecek. Cohen’e göre “Bu, gelecekteki atılacak siyasi adımlar açısından İsrail için çok önemli.”
Bilindiği gibi İsrail’le yeni işbirlikleri hesâbına özellikle Rusya uçağının düşürülmesinden sonra Erdoğan “İsrail’e ihtiyacımız var” çağrısı yaparken, AKP hükûmeti İsrail’e jest olsun diye Hamas liderlerinden Salih el Aruri’yi sınırdışı etmiş; Türkiye’ye sığınan diğer Hamas mensuplarının da sınırdışı edileceğinin sinyalleri çakılmıştı.
Bu arada “İran tehdidinin devam ettiğini”, “kontrol altına alınan nükleer programının bölge ülkelerinin hoşuna gitmediğini” ileri süren Başkonsolos, “İsrail’in ‘kırmızı çizgisi’ olarak Suriye’ye ait Golan’ı işgale devam edeceklerini tekrarladı.
Ekonomik, ticari ve akademik konularda daha ileri işbirliği adımlarının atılmasının gerektiğini belirten Cohen’in, “Ekonomik ortak hükûmetlerarası bir komiteyi ortaya koymamız gerekiyor. Enerji işbirliğini artırmak her iki ülkenin de çıkarına olacaktır. İsrail Enerji Bakanı Türkiye’nin doğalgaz ihracatı için iyi bir aday olduğunu söylemişti” ifâdeleri de işin diğer yönünü ortaya koyuyor.
Ve en çarpıcısı, İsrail’le Türkiye arasıda son üç yıl içinde Mavi Marmara öncesinin iki katı geliştiğini, 3 milyar dolardan 5 milyar dolara çıktığını belirten İsrailli diplomat, “Uzmanlar 8 milyar dolarlık bir ticaret hacminden bahsediyor. Bu rakam iki-üç yıl içinde farklı alanlarda gerçekleştirilebilecek” cümlesi bunun ifâdesi.
Enerji-Doğalgaz işbirliğinde 3-4 veya 5 yıl içerisinde gerçek bir projenin fizibilitesinin gerçekleştirileceğini kaydeden Cohen’in, “Öncelikli olarak doğalgaz sahalarının geliştirildikten sonra boru hattının inşasına başlayacağız” sözleri, işbirliğinin bir başka boyutunu ifade ediyor.
İsrailli diplomat bunlarla da kalmıyor; 2015 yılında yüzde 170’lik artışla 270 bin İsrailli turistin Türkiye’ye geldiğini, son “anlaşma” ile bilhassa dini turizmde artış beklediklerini ekledi.
Kısacası, İsrail’in Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte çıkardığı “İsrail doğal gazı”nın Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlanması bir defa daha tescil edilmiş oluyor.
Cohen’in değinmediği amansız Gazze abluka ve ambargosunun kalkmadığı ise, en üst düzeyde bizzat İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ikrarıyla zaten bütün dünyaya duyurulmuştu.
Özetle, İsrail ile Türkiye’yi “Ortadoğu’nun istikrarı için ortak fikirleri olan demokratik iki anahtar ülke” olarak tanımlayan İsrailli diplomatın açıklamaları, “çok memnuniyet verici” dediği son “işbirliği anlaşması”nın stratejik içyüzünü açığa çıkarıyor…