28 Haziran 2016’da İbranice, İngilizce ve Türkçe olarak üç nüsha imzalanıp 1 Eylül 2016’da Resmî Gazete’de yayınlanan İsrail’le “Mavi Marmara anlaşması”nda bir tek Mavi Marmara saldırganı İsraillerin “hiçbir cezâî ve hukukî sorumluluklarının olmayacağı”; İsrail hükûmetinin özellikle “tazminat’ değil, ‘bağış” olarak vurguladığı 20 milyon Amerikan dolarıyla on vatandaşı katleden İsrailli katillere açılan dâvâların toptan “düşürüldüğü”nün tesciliyle kalınmıyor.
AKP iktidarında 15 Temmuz 2004’te Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, iki ülkenin Ekonomi ve Ticaret bakanlıklarının verileriyle, geniş kapsamlı “stratejik ekonomik mutâbakat zabıtları”yla daha da ilerletilmesi deklâre ediliyor.
Özellikle, 30 Ocak 2009’da Davos’taki “one minute” çıkışı ve 31 Mayıs 2010’daki Mavi Marmara kanlı baskını sonrası, İsrail ve Türk resmî mercilerinin açıklamasıyla “normalleşme” paravanında ekonomik ve ticari ilişkilerin kat kat arttırılmasına devam ediliyor. (Gaza Tv News, 22.8.16)
“ÖRTÜLÜ İŞGAL STRATEJİSİ”YLE…
Çarpıcı olan, bu süreçte Ankara’dakilerin “Gazze ablukasının kaldırılacağı” propagandasına karşılık, “anlaşma”yla Gazze’ye yardımların yine Aştod limanından İsrail’in denetim ve iznine bağlanmasının kabulüyle Gazze ablukasının resmen tanınıp amansız ambargonun kalkmadığının bizzat İsrail Başbakanı tarafından bütün dünyaya duyurulması. (İslâmî Analiz, 22.6.16; Milliyet, 6.1.14)
“Türkiye – İsrail enerji-doğalgaz işbirliği”yle İsrail’in Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum Yönetimi’yle çıkardığı “İsrail doğalgazı”nın Türkiye üzerinden Avrupa’ya transferle pazarlanması müzâkerelerinin el altından devam ettirilmesi. Dışişleri Bakanlığı’ndan, 4 Mart 2004 tarihinde Ankara ile Tel Aviv arasında imzalanan anlaşma ile Manavgat tesislerinden Kıbrıs’a gönderilen Manavgat suyunun İsrail’e de verilecek projede de mutâbık kalındığının açıklanması. (ABC gazetesi, 21.3.17; Karar, 11.7.2017; (T.C. Dışişleri Bakanlığı, BN:3 - 6 Nisan 2006, Manavgat Nehrinden İsrail´e Su Satışı hk.)
Bu arada Trump’tan cüret alan İsrail’in pervâsız zulüm ve saldırılarla Kudüs’ün İslâmî karakterini tahrip edilip iki devletli çözüme peşinen çomak sokuluyor. “Örtülü işgal stratejisi”yle İsrail Filistin devleti olmayacakmış gibi davranıyor. İki devletli çözüm ilkesi ortadan kaldırıp Filistin topraklarının tümünü kendisi için mubah addediyor. (AA 18.10.17)
“50 yaş sınırı”yla Mescid-i Aksa’da ibâdeti engelliyor. BM Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilâtı (UNESCO) Dünya Miras Komitesi’nin kararları çiğnenerek, başta Doğu Kudüs’te, bilhassa Harem-i Şerif’in çevresinde şiddeti ve baskıyı tırmandırarak uluslararası hukuka aykırı yasadışı kazılar yapıyor.
Filistin’le barış sürecini akamete uğratan Yahudi yerleşim birimlerini arttırma fütursuzluğuyla Mescid-i Aksa’nın statüsünün değiştirilip zorbalıkla işgalini genişletme ve Filistin’i tamamen ilhakı küstahlığıyla Gazze’ye saldırıları sürerken, BM kararlarına aykırı olarak Filistin topraklarında yeni “Yahudi yerleşim birimleri” emr-i vakileriyle Filistin’i zoraki “Yahudileştiriyor.”
Yine bu maksatla, Nisan 2017’de işgal altında tuttuğu Doğu Kudüs’teki Atarot Yahudi yerleşim biriminde 10 bin, Batı Şeria’da 6 bin 500 yasadışı yeni konutun plânını onaylayıp yapımını sürdürüyor.
İSRAİL’LE İŞBİRLİĞİ “BÖLGENİN GERÇEĞİ” İMİŞ!
Ve şu garabete bakınız ki, Meclis’te İsrailli katilleri kurtaran Mavi Marmara anlaşması” AKP Grubu’nda “Filistinli çocukların yüzünü güldürmek ve İsrail’le ilişkileri düzeltmek için önemli bir adım” olarak övülüp desteklenirken, bu vartada Ankara’dan İsrail’e güçlü bir tepkinin verilmemesi. (Millî Gazete, Haberler com, 20.8.16)
BM Güvenlik Konseyi bile “İsrail’in Doğu Kudüs üzerinde hiçbir egemenliğinin olmadığı vurgulayıp, işgal ettiği Filistin topraklarındaki yasa dışı bütün yerleşim faaliyetlerini derhal ve tamamen durdurma” çağırırken, son dönemde bu konuda İsrail’e bir tek kınama dahi iletilmemesi.
İsrail’in 50 yıldır devam eden işgalle “sistematik insan hakları ihlalleri”nin gittikçe arttığına dikkati çeken BM İnsan Hakları Filistin Özel Raportörü Michael Lynk, uluslararası topluma, işgal altındaki Filistin topraklarında kanunen bulunması yasak olan İsrailli şirketlerin boykot edilmesi, İsrail’le askeri, ekonomik ve akademik işbirliğinin son bulması çağrısında bulunurken, Ankara’dan İsrail’le anlaşmaların iptali, askıya alınmasına yanaşılması.
Kısacası, Erdoğan’ın İsrail Ordu Radyosu’na “Bizim İsrail’e, İsrail’in bize ihtiyacı var; İsrail’le işbirliği ‘bölgenin gerçeği’; İsrail ile inşallah farklı bir noktaya gelinecek” temennisiyle İsrail’le işbirliğinin daha da derinleştirildiği sath-ı mâilde İsrail’le ilişkiler ve işbirlikleri tam gaz sürdürülüyor. (Israel National News, 1.12.15; Gazeteler, 2.1.16)
Yazık, çok yazık...