Irak ve Suriye’de olup bitenlerin Büyük Ortadoğu Projesi’yle (BOP) bölge ülkelerini mezhebî ve etnik iftiraklar üzerinden bölme ve parçalama oyunu olduğu ortada.
Vakıa şu ki, önce IŞİD gibi terör örgütleri sahaya sürülüyor. Ardından bu bahaneyle “hedef ülkeler”i bu örgütler üzerinden emperyal güçlerin pençesine alma taktiği güdülüyor. “Terörle mücadele” paravanında müdahale ediliyor.
“Arap baharı”yla İslâm coğrafyasında baş gösteren demokrasi ve özgürlük arayışlarının El Kaide örgütlerinin sokağı tahrikiyle sulandırılıp zehirlendirilerek teröre boca edilmesi bunun sonucu.
Kullanılma “miâdı dolmuş” 30-40 yıllık işbirlikçi diktatörlerin “yeni yerel işbirlikçi taşeronlar”la değiştirmesinde görüldüğü gibi, Afganistan, Mali, Mısır, Yemen ve Libya’nın yüzbinlerce mâsumun kanını heder eden darbeler ve iktidar çatışmalarıyla iç karışıklığa, katliamlarla kaosa itilmesi bunun göstergesi.
Müslüman kentlerde sivillerin bombalanması; Şiî-Sünnî camilerine saldırılması bunun menhus kanlı pratikleri. Yemen’de tâziye evine saldırılıp yüzlerce sivil hunharca öldürülürken, ertesi gün Bağdat’ta Sünnî camisinin bombalanıp yine yüzlerce Müslümanın katlinde görüldüğü gibi.
“EN İYİ BAHİS; ÜLKEYİ PARÇALAMAK”!
İlginç olan, daha önce defalarca itiraf edildiği gibi “büyük plân”ın İslâm ülkelerini iç karışıklık ve çatışmalarla parçalayıp sömürme maksatlı olduğunun bizzat sürecin aktörlerince ikrar edilmesi.
En son CIA ve Ulusal Güvenlik Konseyi eski yöneticilerinden Kenneth M. Pollack’ın, Amerikan politikalarına yön veren önemli kuruluşların başında gelen Brookings Enstitüsü’nün “2016 Seçimleri ve Amerika’nın Geleceği” serisi altında “Irak; Gelecek hükûmete teklifler” raporundaki değerlendirmesi bunun ifâdesi.
Amerikan yönetimine sunduğu ve 7 maddede topladığı “yol haritası”nda, “IŞİD’in önümüzdeki 6-12 ay içerisinde Irak’tan temizleneceğini” belirten M. Pollack’ın, “ABD’nin Irak’ta askerî olarak da kalıcı olması gerektiği” önerisi “Musul meselesi”nin arka plânını bir defa daha ele veriyor.
Bu durum, raporun “Bağdat ve Erbil’i kısa ve uzun vadeli çözüm için teşvik et” başlığını taşıyan bölümünde “Iraklı Arapların ve Kürtlerin ayrı devlet kurmaları daha iyi olurdu” denilerek, “Barzani yönetimine uzun dönemde ‘Çekoslovakya türü bir bağımsızlık verilmesi gerektiğini” vurgulayıp “Kürt ayrılığı için ‘uzun erimli bir taslak’ hazırlanması ve “merkezi olmayan yönetim şekli (decentralization) ve federasyon”la tefrika ateşini alevlendirilmesi tavsiyesinde de açığa çıkıyor.
“KONFEDERAL YAPI” VE MEZHEPÇİLİK ÜZERİNDEN
Başkan Yardımcısı Joe Biden tarafından Başkanlığa verilen projeye göre de, terörist saldırılar nedeniyle ülkeyi ciddi bir karmaşa ve güvenlik sorununun beklediği kaydedilerek “Irak’ı üçe bölme plânı” önerilmişti.
Anbar ve Felluce’de IŞİD ile Irak ordu güçleri arasında sıcak çatışmaların başlamasından önce ABD’den Bağdat’a giden heyet, “Irak’ın idari olarak mezhep ve etnik kökenlere dayalı üç devlete bölünmesi”ni tavsiye ederken, orta kesimlerdeki Sünnilerin Kürdistan’la ittifak kurarak “yeni bir konfederal yapı oluşturmaları” teklifiyle “kesinlikle bölünecek” denilen Irak’ın mezhebî iftiraklar üzerinden taksimini “elzem bir ihtiyaç” olarak ortaya koymuştu. (Gazeteler, 24.4.2014)
Keza Amerikan Genelkurmay Başkanlığının 2006’da yayınlanan “Büyük Ortadoğu” haritasını yorumlayan yazar Thierry Meyssan, uluslararası medyada Irak devletinin IŞİD militanlarının saldırısıyla beklenmedik bir şekilde savrulması karşısında, “Washington eliyle silâhlandırılıp organize edilen bir devletin, resmî olarak bağımsız faaliyet gösterdiği varsayılan cihatçı bir grup (IŞİD) karşısında bir hafta gibi kısa zamanda yıkılacağını kim düşünebilirdi? Ayrıca Suriye savaşında IŞİD’e destek veren devletlerin, bu örgütün Irak’taki faaliyetlerini kınayacaklarına kim inanırdı?” diyor ve “Washington Irak’ı bölme planını uygulamaya koyuyor” tesbitini teyid ediyor. (Çeviri Nizamettin Karabenk, Voltaire İletişim Ağı, 16. 6.2014)
İki yıl önce Irak askerlerinin silâhlarını, teçhizatlarını, üniformalarını bırakıp kaçmalarıyla bütün dünyanın gözü önünde IŞİD’e terk edilen “Musul’u kurtarmak” üzerinden Irak’taki mezhebî-etnik çatışma ve savaşın körüklenmesiyle ülkenin daha da karmaşaya sürüklenmesinin maksadı da bu.