Türkiye ile Rusya arasındaki krizin çözümü, iki ülkenin ekonomik ve siyasî menfaatleri ve bölge barışı ve istikrarı bakımından fevkalâde ehemmiyetli.
Krizin en evvel ekonomiyi vurduğu belli. Ve “ambargo”dan en çok Türkiye etkileniyor. Yıllık gaz kullanımının yüzde 58’ini Rusya’dan alan Türkiye bu konuda alternatifsiz. Zira uzmanlar, bunun İran, Azerbaycan ya da başka bir ülkeden kısa vadede karşılanamayacağını belirtiyorlar.
Diğer yandan Türkiye’nin elektriğinin yüzde 45’inin doğalgazdan karşılanması, santrallerin tamamının doğrudan Rus gazıyla çalışan tesisler olması ve elektrik üretiminin yüzde 14’ünün yapıldığı ithal kömürün üçte birinin Rusya’dan gelmesiyle Türkiye’nin elektrik enerjisinin yarıya yakınının Rusya’dan karşılanması bir diğer hayatî husus. Özetle Türkiye, enerji bakımından Rusya’ya bağımlı. Bu ülkeden aldığı gaz, kömür ve demir-çelik gibi hammaddelere 21 milyar dolar ödüyor.
Ayrıca Rusya’nın Türk vatandaşlarını zorlayarak “sınır dışı” etmesiyle bu ülkedeki 80 bin işçi-işverenin gelecek olması, yüksek işsizliğe önemli bir ek yük getiriyor. (Oğuz Karamuk, Meydan, 1.12.15)
STRATEJİK EKONOMİK İLİŞKİLER
Bundandır ki, ihracatta 6, turizmde 7 milyar doların Rusya’dan gelir elde edildiğini, krizin derinleşerek devamıyla, Türkiye’nin uğrayacağı kaybın, doğalgaz hâriç bavul ticareti, tekstil, turizm, inşaat hizmetlerinden yılda 20 milyar doları bulacağını bildiriyorlar.
Buna mukabil, başta Akkuyu Nükleer Santralı olmak üzere Rus firmalarının beş milyar doları geçen yaptırımı bulunuyor.
Daha ilk etapta 300 firmaya ait 100 binlerce kişinin geçim kaynağı olan 100 milyon dolar değerindeki 140 bin ton malın gemi yolu ve TIR’larla malların Rusya kapısında bekletilmesi, krizin sebebiyet vereceği sıkıntılarla birçok sektörün dibe vuracağının bir işâreti.
Bunun içindir ki, ekonomistler, krizin, Türkiye’nin gayr-ı safi millî hasılasının yüzde 3’üne denk gelen zararla domino etkisi yapacağı belirtiyorlar. Bilim ve Sanayi Bakanı’nın “ihracattaki azalma mutlaka üretime yansıyacak” ifâdeleri bunun ikrarı.
Bu açıdan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın, “yaklaşık 25 milyar doları ithalat, 6 milyar dolar ihracatımızdan oluşan ticaret hacminin 31 milyar dolara ulaştığı, bu hacmin önümüzdeki yıllarda 100 milyar dolara ulaşmasının hedeflendiği” analizi önemli.
“Türkiye ve Rusya’nın birbirlerini tamamlayan ticarî ortaklardır. Ticarî boyutta kalmayan ilişkiler ciddî yatırım projelerini içermektedir” diyen DEİK Başkanı’nın, Türkiye ile Rusya arasında büyük ivme kazanan ve stratejik boyuta taşınan ticarî ilişkilerin her iki ülkeyi kolay çözülemeyecek bağlarla birbirine bağladığı, oldukça sıkı ticarî, sosyal ve kültürel bağlılıkları tesbiti dikkate değer.
KRİZİN DERİNLEŞMESİYLE…
Rusya’yla uzun yıllara dayanan dostluk ve işbirliğinin göz ardı edilmemesini vurgulayan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin, “bir ülke pazarına girebilmek için 2-3 yıl uğraşılması gerektiği” uyarısı, ekonomik ambargonun vereceği kayıplar bakımından çarpıcı…
Hülâsa, son uçak düşürme olayıyla baş gösteren olumsuzluklar ciddî endişe kaynağı. En az 6-7 ülkeyle çevrelenen, bir anlamda “komşularla sıfır sorun”dan hemen hemen hepsiyle “sırf sorun”la kuşatılan Türkiye’nin aynı coğrafyada komşu ve ortak bir kaderde buluştuğu Rusya ile son bir haftada bozulan ilişkileri vakit geçirmeden âcilen düzeltmesi icâb ediyor.
Siyasî iktidar, “rest çekme” ve “meydan okumaları” bir tarafa bırakarak, telâfisi fevkalâde güç çıkmazlara girmeden mevcut krizi çözmeli.
Suriye’de kan ve gözyaşının dinmesi, bölgenin barış ve istikrarı buna bağlı…