Seçimlere doğru yoğun siyasî gündemin gürültüsünde, son bir yılda yüzde 8 artışla cezâevlerini dolduran “Türkiye’nin suç haritası”nda kat kat artan uyuşturucu ve türevlerinin yanı sıra alkollü içki üretimi ve satışının on iki yılda toplam yüzde 140’lara varan rekor artışı da gürültüye getiriliyor.
Daha iki sene önce Mâliye Bakanı’nın Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’nun verileriyle, Meclis’e sunduğu cevapta, -son on yılda- 2002’de 5 milyar 500 milyon paket olan sigara satışının 2012 yılında 4 milyar 513 milyon 866 bin 590 pakete; 2003’ün sonunda toplamda 537 milyon litre olan içki tüketiminin 2012’de 1 milyar litreye vardığı açıklanmıştı.
Resmî rakamlarla rekor artış bir tek içki tüketiminde olmamış, eski bakanlarından Binali Yıldırım’ın, Mart 2014’te İzmir’de bir televizyonda, “Tekirdağ’da iki rakı fabrikası vardı, bizim dönemimizde şimdi 18 tane oldu” sözleriyle sabit olmuştu. (Gazeteler, 30.9.14)
Diğer yandan satılan biranın yüzde 51’i, rakının yüzde 60’ı, viskinin yüzde 52’sinin vergi olarak devletin kasasına girmesiyle hükûmetin aşırı alkol tüketimini vergi kaynağı olarak görmesiyle içkiden alınan ÖTV’nin 2013’te 5.2 milyar liraya ulaşması, hükûmetin bir icraatı olarak kayıtlara geçmişti.
Bu arada hükûmetin “Türk şarabına teşvikleri”ne rağmen şarap ithalatının son on yılda 4 kat arttığı ortaya çıkmış; ve OECD raporunda da Türkiye’nin alkol tüketiminde artış olduğu tescil edilmişti…
2014’TE 1 MİLYAR 77 MİLYON LİTRE…
Gerçek şu ki, iktidar partisi sözcüleri, “İçki yasaklanmıyor; çocukların ve gençlerin içkiye ulaşması noktasında bir takım engellemeler koyuluyor” dediği içki satışını belli saatlere bağlayan palyatif tedbirlerin de pek etkisinin olmadığı görüldü. Gözboyama ve yetersiz yasalarla “kısıtlamalar”a rağmen, içki üretimi ve tüketimi bütün iddiaların aksine tam bir fecaate dönüştü.
Bu durum, dönemin Başbakanının on bir yıllık iktidarı sonunda, “Iksırıncaya-tıksırıncaya kadar içiyorlar”, “gece gündüz içen, kafa kıyak gezen bir nesil istemiyoruz” şikâyetiyle ikrar edildi.
“Türkiye’de maalesef alkolle tanışma yaşı ilkokul yaşlarına kadar indi. Uyuşturucu vesâirede de ciddî artışlar var” diye yakının TRT ve RTÜK’ten sorumlu Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü, “Sırf alkollü içki üzerine kurulu diziler var” diye yakındı. İçkinin satışının, reklâmının, bazı dizilerde herkesin gözüne soka soka içkiyi özendirerek genç nesillerdeki tahribatına dikkat çekti.
Düşülen vartada son raporlara göre, 2014’te alkol üretimi önceki yıla oranla yüzde 6.5 artarak 1 milyar 77 milyon litreyle son on yılın en yüksek rakamına ulaşmış. İçki tüketimi yeniden yüzde 7’lik artışla vahim boyutlara varmış. Meselâ 2013’te 4.9 milyon litre olan viski tüketimi, 2014 sonunda 6 milyon litreyi aşarak yüzde 24’ün üzerinde en yüksek oranda artmış. (Gazeteler, Haber Türk, 31.1.15)
Yeşilay ve Tüketiciler Birliği araştırmalarıyla, Türkiye’de sigara gibi alkole başlama yaşı da 11’e -ilköğretime- kadar düşüp dibe vurmuş. Ortaöğretimde alkol kullanımı yüzde 50’ye doğru çıkarken, üniversitelilerde kullanma sıklığı yüzde 50’lileri aşmış…
MÜCADELEDE BAŞARISIZLIK İKRARI
Görünen o ki, Anayasa’nın “gençliğin korunması”na dair 58. maddesinde devletin/“gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumak için gerekli tedbirleri alması” görevini verirken, AKP iktidarında bizzat yetkililerin ifâdesiyle ve resmî raporlarla uyuşturucu ve alkolle mücadelede başarısız kalınmış.
Kısacası, Türkiye’de başta alkol ve uyuşturucu olmak üzere zararlı ve kötü madde satışı ve kullanımında çoktandır “imdat!” işâretleri veriliyor.
Oysa Dünya Sağlık Teşkilâtı raporuyla, cinâyetlerin yüzde 85’i, tecâvüz ve şiddet olaylarının yüzde 50’si, trafik kazalarının yüzde 60’ı, intiharların yüzde 58’i içki illetinden. “Kötülüklerin anası içki” belâsı, toplumu topyekûn psikolojik problemlerden ortopedik ârızalara, kalp zâfiyeti ve yetmezliğinden beyin ve sinir sistemi bozukluklarına, kanserden çeşitli hastalıklara duçar ediyor.
Bu açıdan, içkiyle mücadelede için, teşvikin önüne geçilmesi; içkiye çeken promosyonları, ücretsiz dağıtımlar, reklâmlar, sponsorluk ve kolay erişilebilirliğin kaldırılması; okulların çevresinin alkol ve uyuşturucudan arındırılması; televizyonlarda içkiyi özendirici dizi ve filmlerin filtrelenmesi, ruhsat standartlarının yükseltilmesi, yetersiz yasaların geliştirilmesi, sıkı denetimlerle, caydırıcı tedbirlerle ve yaptırımların uygulanması, mânevî ve ahlâkî eğitim ve terbiyenin verilmesi icâb ediyor.
Milletin başındaki dehşetli felâket, günübirlik politik polemiklerin karamboluna getirilmemeli…