"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakta sabır ve sebat

Cevher İLHAN
19 Haziran 2015, Cuma
Merhum Demirel (2)

Demirel’in demokratik direnci, darbe ve ara dönemlerdeki sabır ve sebatında da görülüyor. Evvelâ, AP milletvekili Esat Kıratlıoğlu’nun, Necmeddin Cevheri, Nahit Menteşe, Selahaddin Kılıç ve Turgut Toker’le şâhit olduğu hâdise:   

“Güniz Sokak’taki evinde idik. Koruması Hayri Bey içeri girdi, ‘O şahıs geldi’ dedi. Demek ki daha önce telefon edip randevu almış. Demirel, ‘Tamam, içeriye al’ dedi. Çıktı, karşı küçük odaya geçti. Adını unuttum bir tümgeneral imiş. ‘48 saat içerisinde ülkeyi terk edeceksiniz. Hangi ülkeye gitmek istiyorsanız oraya gitmekte serbestsiniz. Oraya gittiğiniz takdirde maişetiniz ve korunmanız temin edilecektir, garanti altına alınacaktır. Aksi taktirde, Türkiye’de kaldığınızda hayatınızın garanti altına alınabileceğini taahhüd edemeyiz’ demiş. ‘Peki, siz ne dediniz Beyefendi?’ diye sorduk; ‘Ben vatan haini değilim. Benim ayağım bu memlekete çakılı, bir yere gitmiyorum’ dedim. Ve ayağa kalktım, ‘Buyurun!’ diye kapıyı gösterdim’ diye konuştu.”  

“MUHTIRA – MEKTUP”A TAVIR

Demirel’in darbelerle mücadelesi, 12 Mart’la kalmıyor; 27 Mayıs’tan sonra en büyük askerî darbe olan 12 Eylül’e karşı da ortaya konuluyor. Bunlardan biri, 12 Kasım 1979’da güvenoyu alan Demirel’in Başbakanlığındaki bir buçuk aylık Adalet Partisi azınlık hükûmetine Genelkurmay Başkanı Evren ve kuvvet komutanlarının “Silâhlı Kuvvetler huzursuzdur” diye verdikleri -lâkin kamuoyunda pek bilinmeyen- 29 Aralık 1979 tarihli “mektup”a karşı tavrı.

12 Eylül darbesinin işâret fişeği “muhtıra-mektup”ta tıpkı 12 Mart muhtırasında olduğu gibi, önceki hükûmetlerden devraldığı yoklukları, kuyrukları kaldırmaya çalışan yeni hükûmet suçlanıyor. Geçmiş iktidarlardan kalma, enflasyon, petrol kıtlığı, terör olumsuzlukları ona yükleniyor. 

Cumhurbaşkanı Korutürk’ün yılbaşından sonra 1 Ocak 1980’de açıkladığı “muhtıra-mektup”u alan Başbakan Demirel, aynı gece Bakanlar Kurulu’nu topluyor ve mektubu okutturuyor. 

Yine dönemin Enerji Bakanı Kıratlıoğlu’nun naklettiğine göre, bakanlara “yeni bir muhtıramız var” diye “muhtıra-mektup”u açıklayan Demirel, toplantıda “Arkadaşlar, görünen o ki bunlar kesin ihtilâl yapacaklar. Bunun karşısında iki şık var. Ya istifa ederiz ya da gideceği yere kadar gideriz. Eğer istifa edersek Türkiye tam bir kaosa sürüklenir, berbat olur. Çünkü Ecevit hükûmeti kuramayacak, diğerleri de aralarında anlaşamayacak. Zaten bu kaos onların istediği bir şey, o zaman gayet rahat yönetime el koyacaklar, darbe yapacaklar. Devam etsek, gidebileceği yere kadar gider. Ama sonunda bunlar muhakkak yine darbe yapar. Bu arada beni asarlar, ama içinizden de iki üç tane bakanı asarlar. Kimi asarlar bilmiyorum. Ne diyorsunuz? Bu şartlar altında ne yapalım?” diye soruyor. 

“Asılacaklardan birisi de benim, çünkü bütçesi en büyük bakanlık bendeydi” diyen Kıratlığlu, ittifakla ‘bütün mesuliyeti alarak devam edelim, gidebildiği kadar gitsin” kararı aldıklarını belirtiyor. 

Zaman zaman gündeme gelen ve “Demirel’in neden darbeci komutanları emekliye sevk etmediği” eleştirilerine de cevap veren Kıratlıoğlu, “Bu muhtıracı komutanları emekliye sevk kararnâmesini hazırlayıp Senato Başkanı Çağlayangil’i ağzını yoklamak için Köşk’e gönderdik. Korutürk, “İmzalamam’ dedi. Dahası muhtıracılara arka çıkıp hükûmet kararnâmesini komutanlara ihbar etti” sözleri, bu suçlamanın temelsizliğini tavzih ediyor. 

“HAKTA SEBAT BÜTÜN KAPILARI AÇIYOR”

Aslında Demirel’in demokrasi mücadelesindeki sabır ve sebat, 8 Ağustos 1986’da Yeni Asya - Köprü dergisi’ni ziyaretindeki, “Her gecenin bir sabahı var. Haklı, hakta sebat ettiği için hiçbir zaman pişman olmamalıdır. Hakta sebat netice itibarıyla bütün kapıları açıyor. Biraz zor ve uzun oluyor. Kişi imtihandadır, eğer inandığımız doğru, yaptığımız doğru, söylediğimiz doğru ise pes etmemek lâzım. Ve hakta sebat çileli, onurlu, haysiyetli bir iştir. Zaman, seneler geçiyor. Kişi kendi vicdanının muhasebesini hep yapıyor. Bu dünya hayatı çok kısa bir hayattır. Bu dünya hayatının sonunda vicdan muhasebesini yaptığı vakit pişman oluyor ise, onu tâmir edecek bir şey yoktur” ifâdelerinde okunuyor. 

“Evet zeminler kaybolabilir, ama hak kaybolmuyor. Denize düşüyorsunuz, ama başınız suyun üstünde olduğu sürece nasıl olsa tutacak bir dalı Cenâb-ı Allah halk ediyor” cümlesinde özetleniyor. (Köprü, Eylül-1986)

Demirel’e Cenâb-ı Erhamürrahimin’den rahmet ve mağfiret niyâzıyla…

Okunma Sayısı: 1589
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı