"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hakikat meydana çıkacaktır…”

Cevher İLHAN
14 Eylül 2015, Pazartesi
Mugalâtalara karşı-2

Tesbit şu ki, “terör örgütünün son iki-üç yılda “savaş” için ciddî silâh ve cephâne stokladığının resmen ikrarıyla “çözüm süreci”ndeki yanlışlıkların üzerine gidilmesine karşı ön alınmaya çalışılıyor.

Bu siyasî atraksiyonla kamuoyundan gelen, “Madem örgütün onca silâh yığınağı yaptığını biliyordunuz, neden önlem alıp engellemediniz?” sorusu karambola getirilerek hükûmetin en başta sorumlu olduğu konuda suç başkalarına fatura ediliyor.

“EFKÂR-I UMÛMİYE GAYR-I MÜMEYYİZ ADDOLUNUYOR”

Her gün şehit cenâzelerinin geldiği kargaşada Başbakan’ın ağzından, “kamu düzeni” ve “terörle mücadele” lâfları düşmezken, Doğu plâkalı otobüslerin Batı’da taşlanması kırılganlığına düşülüyor. 

Toplumun kutuplaştırılıp ayrıştırıldığı kopuşta birlik ve beraberlikten dem vuruluyor. Geri gidişle Türkiye AB rotasından çıkarılırken, demagojilerle “AB projesinde ilerliyoruz!” propagandası yapılıyor. Otoriterleşme “demokratikleşme” olarak sunuluyor.

Türkiye’nin “komşularla sıfır sorun” iddialı dış politikanın vahim fiyaskosunun hezimeti ve fitne ateşinin kıvılcımları, Irak’tan sonra parçalanma eşiğindeki Suriye üzerinden Türkiye’ye sıçrarken, Başbakan, “Suriye politikamız bir efsanedir” diye övünüyor!

Uludere’de 34 köylünün bombalanmasının “devletin derin dehlizlerinde kaybolduğu”, Reyhanlı’da 53 vatandaşın katledilmesinin unut(tur)ulduğu, Ermenek’te onlarca, Soma’da 301 madencinin vefat ettiği fâcianın hesabının verilmediği, 5-6 Ekim olaylarında 50’den fazla insanımızın öldüğü “kaza”nın aydınlığa kavuşturulamadığı, Suruç katliâmında 33 kişinin katlinin fâillerinin bulunmadığı ve son bir ayda 120’den fazla askerin - polisin ve 100’den fazla vatandaşın can verdiği, yüzlerce yaralının olduğu kargaşada, hâlâ sahte “başarı” havası pompalanıyor. Yanıltmalarla gerçekler tersyüz ediliyor.

Hülâsa, Bediüzzaman’ın geçen asrın başında ifâde ettiği gibi, “mâsum olan efkâr-ı umûmiye (kamuoyu) yalancı, bunak ve gayr-ı mümeyyiz (doğruyu yanlıştan ayıramayan) addolunuyor.” (Divân-ı Harb-i Örfi, 51)

“MUGALÂTALAR DAĞILACAKTIR”

Ne var ki, bütün bunlara karşı Bediüzzaman’ın “hayâlât ve evham”a karşı “bilâperva ilân ettiği” itikadı ve yakîniyle, “Çendan (her ne kadar) toprakta gizlense de hak neşvünemâ bulacaktır. Çendan zaman ve zeminin merhametsizliğinden az ve zayıf olsalar da taraftar ve mültezimleri (bağlıları) muzaffer olacaklardır.” (Muhâkemât, 16-17)

Zira “hakikat tahavvül etmez (değişmez); hakikat haktır.” “Hakkın hâtırı âlidir ve hiçbir şey ondan yüce değildir” hadisinin işâretiyle, “uyanan millet mugalâta (delilsiz uydurma ve yanıltıcı safsata) ve cerbeze (demagoji) ile iğfal olunsa da devam etmez; hakikat telâkki edilen efkâr-ı umûmiye ile, o aldatmalar ve mugalâtalar (safsatalar) dağılacaktır; ve hakikat meydana çıkacaktır inşaallah.” (Divân-ı Harb-i Örfi, 51)

* * *

İZİN: İzninizle kısa bir izin. C. İ.

Okunma Sayısı: 2807
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı