AKP iktidarında Ankara, Suriye politikalarında tekrar ciddî yanlışlara düşüyor. Cumhurbaşkanı’nın Moskova ziyaretinde ortaya çıkan “güvenli–çatışmasızlık bölgeler” senaryosunun Amerika ziyaretinde de dayatılacağının sinyalleri çakılıyor.
Baştan beri Suriye’nin kuzeyindeki kantonların ülkeden koparıp “Rojova/Batı Kürdistan koridoru” peşindeki PYD/PPG ile ortak Rakka operasyonuna Türkiye’yi zorlayan, PKK’nın Sincar’ı “ikinci Kandil” yapmasına karşı operasyonu eleştiren ABD, bu kez yeniden depreştirilen “güvenli bölgeler” üzerinden Suriye’nin bölünmesini hedefliyor.
Derhal uygulamaya konulan “protokol”a göre, altı aylık uzatılacak sürelerle öncelikle dört bölgenin Suriye’den koparılmasına zemin hazırlanıyor. İdlib, Humus’un kuzeyi, Şam’ın doğusundaki Doğu Guta ve Ürdün sınırına uzanan Daara bölgesinde oluşturulacak “güvenli bölgeler”in bütünü, çoğu CIA gibi gizli servislerinin uhdesindeki taşeron silâhlı muhalif örgütlerin elinde.
Bundandır ki bölgeyi yakından tanıyan konunun uzmanları, “güvenli–çatışmasızlık” ya da “gerilimi azaltma bölgeleri” adı altında fiilen Şam’dan koparılacak alanların “devletçikler”e dönüşüp Suriye’nin mezhebî ve etnik ayrımlar üzerinden bütünlüğünün parçalanacağını ikaz ediyorlar.
Bu kargaşada bilhassa Barzani’nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ni Irak’tan ayırıp ayrı devlet kurmak hesâbına karambola getirmek istediği “bağımsızlık referandumu”yla Irak’ın resmen bölünmesiyle Suriye’nin bölünmesinin tetikleneceğini belirtiyorlar.
“İKİNCİ SYKES-PİCOT” İKRARI
Ne var ki, Ankara’dakiler, yabancı mihraklarca ortaya atılan bu “projeler”e peşinen çanak tutmakla yine yanlış politikalar kısırdöngüsünde.
Zira “baştan beri Suriye politikamız yanlış” ikrarında bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un yakınmasıyla, “Büyük resim çok net; bir asır evvelki oyunun ‘ikinci perdesi’ oynanıyor. Bölge bir kere daha dizayn ediliyor, bölünmeye çalışılıyor. Bu, ‘2. Sykes-Picot’, çok açık. On sene öncesine göre mezhebi bakımdan da bölge çok daha fazla bölünmüş durumda. Meselenin başlangıcı 1991 Irak’ın işgalidir” çıkmazına dönülüyor. (Hürriyet, 5.1.17)
Tesbit şu ki, “güvenli-çatışmasızlık bölgeler”le tam bir kaotik durum meydana getiriliyor. Suriye’de çatışmaları alevlendirecek ve bölünmeyi körükleyecek yeni kaos senaryoları devreye sokuluyor…
Bununla yetinilmiyor; Washington yönetimi, ABD’de rehin tuttuğu ve “iktidarın zaafı” olarak gördüğü “Zarrap dâvâsı”nı, Türkiye’ye karşı tehdit ve şantaj unsuru olarak istimal ediyor.
“Zarrap pazarlığı” için Ankara’ya gelen heyette yer alan –ve cumhurbaşkanı ile görüştükleri sır gibi saklanan- Yahudi lobisinin önde gelenlerinden New York eski Belediye Başkanı Rudolph Giuliani ile birlikte Zarrab’ın avukatlığını üstlenen Bush döneminin Adalet Bakanı Michael B. Mukasey’in “Dâvâda Zarrab’ın lehine gelişmeler sağlanması halinde Türkiye Amerikan ulusal çıkarlarını daha fazla savunabilir” cümlesi bunun ifâdesi.
ÇÖZÜM: ANKARA–ŞAM İŞBİRLİĞİNDE
Bu bakımdan, Ankara’nın, hegemonya ve enerji çıkarlarıyla İsrail’in güvenliği uğruna Irak gibi Suriye’yi de bölüp parçalama emelindeki ifsad şebekeleri güdümündeki zâlim emperyal devletlerin oyun ve tuzaklarına kanmak yerine, hiçbir komplekse kapılmadan Şam yönetimiyle irtibata geçmesi gerekiyor.
Suriye’de, kalıcı ateşkesle barışın sağlanması, toprak bütünlüğü içinde kapsamlı ve köklü çözümün çâresi, Ankara ile Şam’ın ecnebileri devreden çıkararak doğrudan diyalog kanallarını açmalarıyla esaslı işbirliğinden geçiyor. Son altı yıldır Suriye’de olup bitenler bu gerçeğin teyidi.
Başka da yolu yok…