Ankara tam bir gündem girdabında. Siyaset âdeta yalpalıyor.
Ortaya atılan konularda bir sonuca varılmadan, tartışmaların biri bitmeden diğeri alevlendiriliyor; karmaşa âdeta birbirini tetikleyerek devam ediyor. Çoğu kez meseleler içinden çıkılmaz hal alıp çözümsüzlük devam ediyor.
İktidar partisinin Meclis gündemine soktuğu “çocuk tecâvüzcüleri”ne dair yasal düzenlemeye muhalefetin ve kamuoyunun tepkilerine kulak tıkayıp garip bir biçimde direnen iktidarın ani bir çarkla tasarıyı komisyona geri çekmesi ve akabinde komisyonun gündeminden tamamen çıkarması bunun son örneği.
Yine son zamanlarda hız kesmeden süren operasyonlarla milletvekillerinin ve belediye başkanlarının gözaltına alınarak tutuklanıp yerlerine kayyım atanmasında demokrasi ve hukuk açısından garabetler yaşanıyor.
TÜRKİYE, HUKUKTAN KOPUYOR
Bu arada tam da HDP’lilerin Meclis’in her türlü yasama çalışmalarına katılma kararı aldığı sırada, barışçı ve arabulucu yönüyle tanınan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alındıktan sonra tutuklanması Ankara’yı bir başka açıdan zora sokuyor.
Zira gözaltı ve tutuklamaların cezâlandırılmaya dönüştüğü, özellikle milletvekillerinin tutuklanmasının hukukla bağdaşmadığı tesbitleri gün geçtikçe kuvvet kazanıyor. Âdeta “Seni ‘suçlu’ ilân edip görevden aldım, tutukladım; suçsuzluğunu ispat et; işinden attım, mâsumiyetini ispatla!” dayatmalarıyla peşinen hukukun temel ilkelerinin başında gelen “masumiyet karinesi” toptan yok ediliyor.
Diğer yandan Adalet Bakanı’nın 15 Temmuz’un ardından 30 bin 378 kişinin tutuklu olduğunu açıkladığı vetirede, “darbecilerle mücadele” gerekçesiyle ardı arkası kesilmeyen OHAL KHK’larıyla kamudan ihraçların ardı arkası kesilmiyor. Tasfiyelerin dalga dalga genişleyerek her defasında onbinlerce kamu görevlisinin görevden ihracı, toplumda gittikçe yaygınlaşan derin tedirginlikleri tetikliyor.
En son 677 ve 678 sayılı KHK’larla, 7 bin 586 polis ve polis amiri olmak üzere 15 bin 726 kamu çalışanının meslekten ihracıyla atılanların toplamı 116 bine çıkmış. Göreve iâde edilenlerin sayısı ise sadece 157.
Kısacası, hiçbir delil ve gerekçe gösterilmeden, tek kelime savunma alınmadan, sorgusuz-sualsiz, yargısız iki satırlık KHK’ların altına on binlerce isim yazılarak insanların hak kazandıkları ve hayatlarını verdikleri mesleklerinden atılmalarıyla en ağır cezâ verilmesi, Türkiye’yi evrensel hukuktan koparıyor.
SİYASÎ RANT DEVŞİRME…
Görünen o ki, “OHAL yetkisi”, göz göre göre hakkın ve hukukun gaspına âlet ediliyor.
Bu arada şehit haberleri ve terör tehdidi devam ederken, ekonomi tam bir kırılma vetiresinde. Gittikçe yükselen işsizliğin yüzde 11.3 olan resmî rakamların çok üstüne çıkıp yüzde 20’lere vardığı, istihdamın düştüğü, yatırımların durma noktasına geldiği vartada piyasalar tedirgin. Başbakan, doların hızlı yükselişini “normal” saysa da, ekonomistler, bu durumun her alanda zamları ve pahalılığı tetikleyeceğini belirtiyorlar.
Öte yandan bombalanan Musul’da daha şimdiden 34 bin sivilin şehri terk ettiği, Halep’te yoğun bombardımanların sürdüğü, TSK’nın El Bab’da PYD ve IŞİD’le çatışma durumuyla karşı karşıya kaldığı vasatta, AB’ye rest üstüne rest çekilip göz göre göre ilişkiler koparılmaya çalışılıyor; kuvvetler ayrılığını berhava eden, bütün gücü tek elde toplayıp millet irâdesinin temsilcisi Meclis’i etkisiz ve devre dışı bıraktıran “başkanlık” ısrarıyla Türkiye bir başka tartışmanın girdabına itiliyor.
Ankara’nın bir an evvel bu girdaptan çıkıp gündemi normalleştirmesi şart.