Bir yıl içinde mâlûm Charlie Hebdo dergisi ve süpermarket kanlı saldırılarının ardından Fransa başşehrini üçüncü kez kana bulayan son “Paris katliâmı”, “büyük plân”ın parçası.
Sekiz militanın yedi ayrı noktada yaptığı, 132 kişinin katledilip, 80’i ağır 300’den fazlasının yaralalandığı saldırıların tam da Türkiye’deki G-20 zirvesi öncesinde yapılmasıyla, öncelikle İslâm’ın imajını zedelenmesine ve “terörle mücadele” perdesinde Suriye’ye müdahaleye ortam oluşturuluyor.
Maksat, G-20’yi etkileyip, gündemini “terör” üzerinden Suriye’ye çevirmekti. Fransa ve Batılı devletleri Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi bir defa daha işgal ve istilâ tuzağına düşürmek.
“Plân”, “İsrail’in güvenliği” hesâbına, hegemonya ve çıkarları uğruna bölgeye musallat ettikleri IŞİD üzerinden Irak gibi zaten iç savaşla tahrip olan Suriye’yi de ifna etmek.
Tesbit şu ki, “terörle mücadele” gerekçesiyle Afganistan, Irak, Libya ve Mali’de yüz binlerce mâsumun kanını heder eden amansız askerî operasyonlarda olduğu gibi, tamamen yabancı paralı militanlardan oluşan El Kaide bağlantılı “cihatçı örgütler” ve IŞİD kullanılarak, Irak’tan sonra Suriye üzerinden, bütün bölgenin mezhebî ve etnik tefrika fitnesiyle iç savaşa itilmesi, bölünüp parçalanması isteniyor.
Bundandır ki, “IŞİD haritası”yla Pentagon’un “BOP haritası” aynı. Küresel ve bölgesel bazda BOP’un hedefleriyle söz konusu örgütlerin amaçları tam örtüşüyor…
SALDIRININ “SAVAŞ NEDENİ” SAYILMASI
Mâlum, Amerika’nın içinden bir “darbe” ile çoğu Amerikalılardan oluşan militanların intihar saldırılarıyla yaptığı 11 Eylül saldırıları bahane edilerek ABD ve savaş ortakları Afganistan’ı ve ardından Irak’ı bombalayıp işgal etti.
Ancak Bush’un iddia ettiği üzere bu iki Müslüman ülkeye “özgürlük, barış ve demokrasi” yerine mezhebî ve etnik çatışmalarla iç savaşla felâket geldi. Afganistan’ı işgalin bahanesi olan Taliban daha da güçlen(diril)diği gibi El Kaide palazlandırıldı. Bir milyonu aşkın Afganlı öldürüldü, milyonlarcası sakat kaldı.
Keza Irak’ı işgale “sebep” gösterilen “kimyasal silâhlar” bulunamadı. Ancak iki milyon insan katledildi, nüfusun üçte biri on milyondan fazlası ülkeyi terk ederek göçe zorlandı. Yer altı ve yer üstü kaynakları işgalcilerce yağmalandı, petrol rezervleri otuz senelik ihâlelerle başta Amerikan, İngiliz, Yahudi şirketlerine peşkeş çekildi.
Şimdi de, “Paris saldırıları” bahane edilerek, ecnebilerin tahrikiyle yine “terörle mücadele” paravanında Suriye’ye müdahale edilmek isteniyor. 2011’den bu yana dört yıldır 300 bin Suriyelinin katledildiği, dokuz milyonun savaştan kaçarak “sığınmacı” olduğu, rejim ve onlarca silâhlı örgütün kıyasıya savaşıyla şehirlerinin harabe edildiği Suriye’ye müdahale tezgâhı kuruluyor.
Nitekim, IŞİD’in Paris saldırısını Fransa’nın Suriye’ye neticesiz “hava operasyonlarına misilleme” olarak üstlenmesi üzerine, Fransa Cumhurbaşkanı’nın “saldırının savaş sebebi olduğu”nu bildirip, “daha etkili savaşla acınmayacağı ve merhamet edilmeyeceği” ilânı, tezgâha gelindiğini gösteriyor.
Fransız savaş uçaklarının üçüncü kez “IŞİD’i vurma” perdesinde “örgütün merkezleri” hâlen yüzbinlerce sivilin yaşadığı Rakka ve Musul’u bombalaması, Fransa’nın Akdeniz’e uçak gemisini gönderip bölgedeki gücünü üç katına çıkarması bunun tezâhürü…
BAHANELER OLUŞTURULUYOR....
Belli ki, girdiği yerlerde küresel güçlerin müdahalelerine bahaneler oluşturup zemin açan El Kaide örgütleri gibi IŞİD de Paris saldırılarıyla Suriye’ye müdahaleye “malzeme” üretme peşinde, ecnebi projelerine hizmet ediyor.
Kısacası, Bediüzzaman’ın ifâdesiyle, “Ecnebilerin parmak karıştırmasına zemin hazırlanıyor.” “Hedef Müslüman ülkeler”i terör ve iç savaşla tüketilip emperyal güçlerin sömürüleri, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talanı projesi bu kez Suriye üzerinde uygulanıyor.
Görünen o ki, IŞİD ve benzeri radikal örgütlere biçilen “rol”, mezhebî tefrika üzerinden bölgeyi Sünnî-Şiî bloklara taksimle “hedef ülkeleri” üçe-beşe bölüp parçalanmaya teşne etmek. Fas’tan Afganistan’a İslâm ülkelerini, “büyük Ortadoğu projesi”ne (BOP) müheyya hale getirmek.
Silâhlı muhalefete silâh, mühimmat ve militan göndererek ateşlenip “IŞİD tezgâhı”yla alevlendirilen iç savaşla, Kuzey Irak’ın Irak’tan koparılması gibi Suriye’nin kuzeyinin Suriye’den koparılmasıyla bölge ülkelerinin mezhebî-etnik tefrika fitnesine sürüklenip bölünüp parçalanması.
Ve en vahimi, uluslar arası ifsad şebekelerinin projeleriyle Türkiye’nin de Müslüman komşusundaki Suriye fitnesinin içine çekilmesi…