“AKP’nin Atatürkçülüğü”, salt Erdoğan’ın fazlasıyla memnun olup “gurur” duyduğu “Atatürk benzetmeleri”yle kalmıyor. Dünden bugüne “Atatürk yaşasaydı partimize girerdi” lâfının daha da ötesine geçilip “Atatürk’ün bütün inkılâpları milletin onayıyla gerçekleştirdiği” iddiası benzeri bir dizi garabet sergileniyor.
Bu garabet, 22 Temmuz 2007 seçimlerine giderken Erdoğan’ın parti kongresinde ilke ve inkılâpları “toplumun ortak paydası” olarak niteleyip, “Atatürk ilkelerini, ayrıştırıcı değil, birleştirici, milletin bütün fertlerini kucaklayan bir mutâbakat zemini yapmalıyız” çağrısıyla sürdü.
Keza 23 Nisan 2008’de Meclis’teki konuşmasında Erdoğan’ın, “Söz ve icraatları ortaya koymaktadır ki, Atatürk, devrimleri millete dayatmayı değil, benimsetmeyi amaçlamıştır... Atatürk ilke ve inkılâplarının koruyucusu, onları hayata geçiren TBMM’dir, bir bütün olarak Türk milletidir” çıkışıyla sürdürüldü. (AA, 23.4.08)
En son Başbakan’ın partisinin grup toplantısında, “AK Parti’nin kurumsal anlamda veya AK Parti mensuplarının hiç kimseye Atatürkçülüğünü ispatlama gibi bir ihtiyacı yok. M. Kemal Atatürk kimsenin tekelinde değildir, bu ülkenin ortak değeridir. Fatih ne kadar bizimse Atatürk de o kadar bizimdir” demesi, AKP’nin “Atatürkçülük yarışı”nda ısrarlı olduğunu ortaya koyuyor. (gazeteler, 15.11.17)
DEVRİMLERİN SONRAKİ NESİLLERE TELKİNİ
Diğer yandan 1920 ile 1938 arası hep “temize çıkarılmaya” çalışılırken, tek parti devrindeki bütün inanç, hukuk, demokrasi dışı baskıları, hak ve hürriyetleri katleden cebrî ve keyfî uygulamaları, 38 sonrası ile 40’lı yıllara hasrederek İnönü’nün üzerine yıkma klâsiğine başvuruluyor. M. Kemal ve Kemalizmi âdeta “temize çıkarma” çarpıtmasına yelteniliyor. (gazeteler, Mayıs 2010)
Partinin genel başkan yardımcılarından Bülent Gedikli, “Altı ok CHP’de anlamını kaybetti” derken (Yeni Asya, 6.2.11), dönemin AKP Grup Başkanvekillerinden Kapusuz’un, “Sağ kesimin İnönü’ye tepkisi, Atatürk sonrası uygulamalardan kaynaklanıyor. Toplumun Atatürk’le sorunu yok. Bizim kesimde Kurtuluş Savaşı’ndaki komutanlığı ve liderliği nedeniyle Atatürk çok müsbet değerlendirilir...” sözleriyle bu çarpıtma devam ediyor. (Aslı Aydıntaşbaş, Milliyet, 3.5.10)
Özetle, düşülen vartada, AKP iktidarının önde gelenleri, “En hakikî Atatürkçü biziz” söylemlerini âdeta bir “misyon” olarak her fırsatta tekrarladılar.
Ve AKP’li bazı bakanlarla parti sözcüleri, “Atatürk’ün heyecan ve enerjisiyle birlikte devrimlerinin kendilerini en çok etkilediğinden”, “devrimlerin sonraki nesillere telkini”nden söz ettiler.
AKP’nin Atatürkçülük serencamı böyle.