“Darbe girişimi” sonrası, terörün devam ettiği, yüz binlere varan ihraçlar ve tutuklamalarla OHAL uygulamalarıyla hukukun tartışıldığı, Ankara’nın kavgalı olduğu AB ile ilişkilerin kopma noktasına geldiği, Musul ve Telâfer’den sivil halkın kaçışıyla bir başka çıkmaza giren Irak’la krizin sürdüğü, gittikçe belirsizliğe giren Fırat Kalkanı harekâtının El Bab kapısında durup şehidlerin geldiği vasatta, siyasî iktidar “cumhurbaşkanlığı”na yoğunlaşmış; Türkiye’nin gerçek gündemi ıskalanıyor.
Her üç yılda bir yapılan ve hafta başında (5 Aralık 2016’da) Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) Uluslararası Öğrenci Performansı Değerlendirme (PISA) 2015 eğitim raporu, karambola getirilen gerçek gündemlerden biri.
OECD’nin 72 ülke ve ekonomik bölgede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında yaptığı uluslararası eğitim değerlendirme testinde Türkiye’nin 50. sırada 2013 yılının gerisine düşüp önceki testlere göre eğitim performansında önceki yıllara göre daha da geriye gidilmiş,
Buna göre, Türkiye matematikte 50., fen bilimlerinde 52. ve kendi dilinde okuma yeteneğinde 50. sırada yer almakla yine sınıfta kalıyor. OECD ülkeleri sıralamasında 2003 yılından bu yana OECD ülkeleri arasında tüm raporlarda Meksika’nın ardından en kötü performansı sergileyen Türkiye’nin, OECD’ye yeni üye olan Şili’nin son sırada yer almasıyla sondan üçüncü olması, eğitimin hal-i pürmelâlini ortaya koyuyor.
Bu konuda, Türkiye’nin matematikte, Çin, Singapur, Taipei, Liechtenstein’ın gerisinde kalması; okuma-anlamada, Hong Kong, Polonya, Estonya, Yeni Zelanda’dan sonra gelmesi ve fen bilimlerinde, Şangay, Singapur ve Vietnam’ın arkasına düşmesi dikkat çekici.
DİĞER ALANLARDAKİ GERİLEMELERLE
Aslında Türkiye’nin eğitimdeki gerilemesi, başta “demokrasi”, “hukukun üstünlüğü”, “temel hak ve hürriyetler” ve “insanî gelişmişlik” olmak üzere diğer alanlardaki gerilemelerle doğrudan bağlantılı.
Mâlum en son The Economist’in “özgür ve âdil seçim”, “vatandaş özgürlükleri”, “devlet fonksiyonları”, “politik katılım” ve “siyasî kültür” kategorilerinde ölçülen “demokrasi endeksi”nde Türkiye, 167 ülke arasında 97. sıraya gerilediği tesbiti yapılmıştı.
Bu vaziyetiyle “tam demokrasiler”, “yarı demokrasiler” sınıfından düşüp “kusurlu demokrasiler” kategorisine dahi alınmadığı; “temel hak ve özgürlükler”de alan Türkiye, hak ve özgürlük ihlâllerinin yoğun yaşandığı baskıcı ülkeler arasında sayıldığı, “hibrit-karma melez”, “otoriter rejimler” arasında yer aldığı açıklanmıştı. (Gazeteler, 22.10.16)
Keza, AB Türkiye İlerleme Raporu’nda dikkat çekildiği gibi, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün, “2016 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu”nda da açıklanan haliyle basın özgürlüğünde iki sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 151. sıraya düşmüş; çok seslilik, bağımsız basın, oto sansür, şeffaflık, yasal düzenlemeler, altyapı ve gazetecilere yönelik saldırıların ölçü alındığı “Basın Özgürlüğü Endeksi”nde Türkiye Rusya’nın da gerisinde kalarak Tacikistan, Kongo ve Brunei arasında, otoriter eğilimlerin, ideolojilerin ve hükümetlerin kamu medyası üzerindeki kontrol ve baskılarının olduğu ülkeler kategorisinde kalmıştı.
Dünya Adalet Projesi’nin (JWP) “2016 Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi” verileriyle, Türkiye, “iktidar denetiminin en az olduğu ülkeler”in 6’ncısı olması; “genel sıralama”da 113 ülke içinde 99’uncu sıradaki Türkiye, “temel haklar” kategorisinde 105, “suç adaleti sistemi”nde 75, “sivil adalet sistemi”nde 86., “güvenliğin sağlanması”nda ise 98. sırada kalmasıyla yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının olmamasıyla hukukun üstünlüğünde arka sıralarda yer bulabilmişti.
“EĞİTİM SİSTEMİ YAZ BOZ!”
Bunun yanısıra AB İlerleme Raporu’nda da dikkat çekildiği gibi Türkiye BM’nin “temel insanî kalkınma göstergeleri”ne göre, “insani gelişim endeksi” değeri oranında OECD bölgesi içinde son sırada. (Bianet, 13.11.16) Yine BM Kalkınma Programı’nın (UNDP), “hayat beklentisi” “eğitim”, “bilgiye erişim” ve “gayrisafi milli hasıla”yı kriter olarak ele alan Türkiye “insanî gelişmişlik endeksi”nde, 177 ülke arasında 84’ncü.
Özetle, bütün göstergeler Türkiye’nin eğitimdeki başarısızlığını su yüzüne çıkarmakla, ciddî eğitimin ciddî yapısal sorunları olduğu ve vahametini açığa çıkarıyor. Bunların başında sistemin bozukluğu, eksikliği ve müfredatın sık sık değişmesi geliyor.
On dört yıllık AKP iktidarında altı defa hükûmet değişirken on üç kez sistemin değiştirilmesi; Millî Eğitim eski Bakanı’nın ifâdesiyle, “eğitim sisteminin yaz boza dönmesi” bunun ikrarı.
Türkiye’nin biran evvel eğitim sistemini ıslâh etmesi gerekiyor…