Uçağının düşürülmesiyle baş gösteren gerginliğin dinmesi beklentisine karşı ne yazık ki Rusya ile patlak veren kriz, polemik ve restleşmelerle gün geçtikçe büyüyor.
Her iki ülkedeki iş çevrelerinden yapılan “sağduyu çağrıları”na rağmen, Rusya’nın 100’lerce TIR’ın kapıda bekletildiği ambargonun ardından Putin’in salvoları sürdürmesi bunun işâretlerini veriyor. Putin’in en son Federal Meclis’teki yıllık ulusa seslenişte “Bunu asla unutmayacağız” tehdidi bunun bir tezâhürü.
Her ne kadar “bizden sinirli ve histerik tepkiler beklemesinler” dese de, Putin’in, olayı “askerî menfur savaş suçu” olarak nitelendirmesi bunun sinyalleri.
BEDELİNİ TÜRKİYE ÖDÜYOR
Bu arada “yeni yaptırım” olarak, Rusya’nın enerji devi Gazprom’un, Karadeniz’in altından geçerek Rus gazının Türkiye’ye aktarılmasının plânlandığı doğalgaz boru hattı ‘Türk Akımı projesi’nin durdurulduğu duyuruluyor.
Ekimin başında Tük Akımı projesinde kapasiteyi 63 milyar metreküpten 32 milyar metreküpe çeken Gazprom yetkilileri, bu “yeni yaptırım”a, “Ankara’nın Türk Akımı projesi konusunda başvuruda bulunmadığı”nı bahane ediyorlar. Bunlara ilâveten Rusya’daki Türk firmalarına baskılar devam ediyor. Türklere ait fabrikalarda çalışan bir kısım personel gözaltına alınıyor.
Esasen durum, kriz sonrası ilk temas olan Rusya ve Türkiye Dışişleri Bakanlarının Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) çerçevesinde Belgrad’daki görüşmelerinde ortaya çıkıyor.
Görüşmenin ardından Çavuşoğlu’nun “Olayın sıcaklığı sürüyor, üzüntümüzü dile getirdik, başsağlığı diledik. Diyalog kanallarının açık olması açısından önemli. İki taraf da gerginliği tırmandırmak istemiyor. Eminim duygusallık geçtikten sonra aklıselim kazanır. Şu anda Rusya’ya karşı aldığımız yaptırım kararı yok. Temennimiz mesnetsiz iddialarından vazgeçmeleri” iyimserliğine karşı, Lavrov’un “Çavuşoğlu ile ricâsı üzerine bir araya geldik. Yeni hiçbir şey duymadık. Bütün normlar çiğnenerek bizim uçağımızın düşürüldüğü ilk günden itibaren söylediklerimizi doğruladık” açıklamalarıyla açığa çıkıyor.
Belli ki, Ankara’dan “özür dilenmesi”ni bekleyen Rusya yönetimi uçağının düşürülmesine fevkalâde infial içinde. Türkiye’ye “ekonomik yaptırımlar”la bunun bedelini ödetme peşinde.
“GİTTİKÇE ARTAN KRİZ…”
O denli ki, iki ülke Dışişleri Bakanlarının görüştüğü günde Putin ağır lâflarla Erdoğan’a “petrol ticareti” ithamına kadar vardırıyor.
Diğer yandan, uydudan elde ettiklerini iddia ettikleri bazı görüntüleri yayınlayan Rusya Savunma Bakanlığı’nın tavrı krizin boyutlarını gösteriyor.
Ne var ki bütün bu şiddetli tepkiler ve uyarılar havada kalıyor. Ruslar, “yeni yasadışı petrol ticareti” iddialarını sürdürüyorlar. Durum, Azerbaycan ziyareti sonrası uçakta krize ilişkin Başbakan’ın “Psikolojik boyutu gittikçe artan bir krizle karşı karşıyayız. Bu öyle bir psikolojik durum doğurdu ki her gün yeni açıklamalarla derinleşiyor” değerlendirmesinde temerküz ediyor.
Ve arkası önü düşünülmeden güdülen politikaların, savrulan politik söylemlerin faturası, kısa vadede ekonomik ve ticarî işbirliğine, orta ve uzun vadede siyasî alanı kayacak darbelerle öncelikle Türkiye’ye ve yine Suriye’yle birlikte bütün bölgeye kesiliyor.
Kısacası, olup bitenler, sert çıkışlar ve suçlamalarla daha da çetrefilli karmaşaya dönüşen krizin yine diplomasi, diyalog ve akl-ı selimle aşılabileceği gerçeğini teyid ediyor.
Başka da çâresi yok…