15 Temmuz soruşturma sürecindeki tasfiyelerin perde arkası tartışılıyor.
“Darbe girişimi” bahanesiyle ‘OHAL uygulaması” perdesinde yargısız KHK’larla tırmandırılan ihraçların “irtibat” ve “iltisak” garabetiyle en çok muhafazakârları hedeflediği siyasî iktidara yakın mahfillerce de belirtiliyor.
Darbe girişiminin ardından “FETÖ operasyonunun büyük ağırlığı muhafazakâr tabana yönelik gerçekleşiyor” diye haksızlık ve hukuksuzlukların “meşrûlaştırıldığından” yakınan Ahmet Taşgetiren’in sözkonusu soruşturmaların “siyasî faturası”nın “tahmin edilenden daha derin olacağı” ikazı öncelikle furyanın içyüzünü ele veriyor.(Star, 30.5.17)
“Perinçek yargıyı niye öptü?” başlıklı yazısında 12 Eylül 1980’de 650 bin devrimciyi gözaltına alan ve tutuklayan yargıdan, bugün 70 bini bulan FETÖ mensubunu tutuklayan yargıya geldiğine sevinen Perinçek’in, “Yargın altın devrini yaşıyor” övgüsünün tasfiyelerin arka plânını açığa çıkardığına dikkat çekiyor. (a.g.g. 28.6.17)
“15 TEMMUZ” PARAVANINDA…
Vakıa şu ki, “15 Temmuz’la mücadele” paravanında, hiçbir yargı kararı olmadan, yargısız infazlarla yüz binlerce kamu görevlisinin işlerinden uzaklaştırılmasıyla özellikle yetişmiş muhafazakâr elemanlar tasfiye ediliyor. Vatandaşların bin bir emekle meydana getirdikleri on binlerce firma ve işyerlerinin, eğitim ve sağlık kurumlarının, özel yardım vakıflarının kapısına kilit vuruluyor. 28 Şubat “post modern darbe süreci”ndekine benzer oldu bittilerle “Anadolu sermayesi”ne el konuluyor.
Aslında darbeye ortam hazırlama ve darbe teşebbüsü iddialı “Ergenekon dâvâsı”nda örgüt yöneticiliğinden ağırlaştırılmış müebbet hapisten, bizzat siyasî iktidarın “kumpas” çarkıyla tahliye edildiği gün Silivri Cezaevi önünde “Bütün cemaatlerin kökünü kazıyacağız” tehdidini savuran, 6 Nisan 2014’te Yeni Akit Gazetesindeki röportajında “Cemaati bitirmede Erdoğan’ın yanındayız” çıkışıyla tarafını ilân eden Perinçek, defalarca iktidara yakın medyada “Erdoğan bizim mevziimize geldi” ikrarlarıyla “AKP cephesi”nde yar aldığını duyurmuştu.
Bu açıdan, “darbe girişimi”nden dört gün önce 11 Temmuz 2016’da “Tayyip Erdoğan Kemalizme teslim odu” söylemiyle, 7 Şubat 2017’de Bahçeli’nin “Perinçek’e karşı Erdoğan’ın yanındayız!” çıkışına karşı tâ Çin’den “Erdoğan’ı tercih etseler Doğu Perinçek’i tercih etmiş olurlar, çünkü Erdoğan’ın başında bulunduğu AKP, birçok konuda Vatan Partisi’nin savunduğu siyasetlere gelmiştir” tepkisini vermekle Erdoğan’ı Bahçeli’yle bile paylaşmayıp sahiplenişi, en son “Erdoğan’ın içinde bulunmadığı bir hükümet millî olmaz” restiyle “anti emperyalistliği” halen on bin Amerikan askerinin üslendiği “Katar’ın kampı”nda yer almakla açıklaması, Perinçek’in kulvarını bir defa daha belirliyor.
Daha 1997’de “Tanklar gericilerin üzerine giderse o tankları alkışlarım” diyen Perinçek’in “FETÖ bağlantılı 4 bini aşkın yargıç ve savcının görevine son verildi. Yargının Yargıtay ve Danıştay’dan toplam 300’ün üzerinde Yüksek Yargıç FETÖ bağlantıları nedeniyle temizlendi. (…) Yargının altın devri değil de ne?” memnuniyeti işin içyüzünü deşifre ediyor.
Ulusalcı – Kemalist konuşmacıların “iktidara ilişik medya”da “FETÖ’cüler yazıcıların da, okuyucuların da, Menzilcilerin, Millî Gençlik Vakfı’nın da içinde bulunuyor” tahrikli saptırmalarıyla bütün dinî grup ve cemaatleri jurnallemesinin maksadı da bu.
TASFİYELERİN YERİNE KİMLER SIZIYOR?
Bütün bunlar, 17-25 Aralık’tan sonra tasfiye furyası tırmandırıldığında -7 Şubat 2014’te- Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz’le Güniz Sokak’taki evinde ziyâret ettiğimiz merhum Demirel’in, kamu kurumlarındaki haksız - hukuksuz uzaklaştırmalara dair “Tasfiye işine gidildiğinde adâlet yok demektir. Devlette kural var, görevden almaların kuralları belli. Bu ortadan kalktığı zaman fetret olur. Meşrûiyet dışına çıkılmaması lâzım. Meşrûiyet dışına çıkıldığı zaman fetret olur. Fetret dönemini yaşıyoruz” değerlendirmesinin ardından “Keyfî idârelerde böyle olur. Asker – sivil, o keyfiliğin içine girmesi yanlış. Kim tasfiye ediyor, yer değiştiriyor belli değil. Meçhul olan o kim? Kim neyi temsil ediyor, belli değil. Gelişmelerin merkezi belli değil. Gelişmeleri aktivite eden güçler belli değil. Görünüşte ‘hükûmet yapıyor,’ ama gerçekte bütün bunları yapan kim?” sözlerini tekrar teyid ediyor.
Ve bundandır ki, Taşgetiren’in “Tasfiye kararları, FETÖ adı altında bütün dindar kadroların devletten tasfiyesi boyutunda ve Perinçek’in kripto adamları eliyle mi yapılıyor? Acaba devletten tasfiye edilenlerin yerine Perinçek’in adamları mı sızıyor?” istifhamları, tasfiyeleri hangi mihrakların yaptığı ve kimin işine geldiği sorularının cevabı oluyor…