Gerçek şu ki, dinî cemaatlere müdahale ve kuşatma, MİT’in tamim ettiği 15 Ocak 2014 tarihli yazılı tâlimatıyla dinî cemaatlerin ve yapılanmaların “örgüt” kapsamında “öncelikli hedef” olarak hassasiyetle izlenip fişlenmesine dair ardından 26 Şubat 2014 MGK kararı ile MGSB’nin dinî cemaat ve yapıları “potansiyel tehdit unsuru” saymasıyla hazırlanan “eylem plânları”yla yeniden tetiklendi.
28 Şubat “postmodern darbe”sinin “ibadet, dinî ayin ve törenlerin laik devlet anlayışına uygun şekilde yapılmasını sağlamak ‘amaç ve kapsamı”yla hazırlanan “gizli” oldu bittilere benzer, MGK’nın cemaatleri ‘birinci tehlike’ ilân eden sözkonusu kararlarıyla son dönemde sözkonusu “cemaat” üzerinden bütün dinî cemaatlerin – grupların devletin uhdesine alınması furyası başladı.
Düşülen vartada daha sinsi bir biçimde siyasîleşme ve dünyevîleşme-ticarîleşme dejenerasyonuyla cemaatlerin içini boşaltan tasfiye programına devam ediliyor.
AKP iktidarında tekçi-tekelci “devlet refleksi”yle cemaatlerin/dinî grupların tâkip ve fişlenmesiyle, vatandaşların maddî-mânevî binbir fedakârlıkla kurup yaşatılan özel yurtlara, vakıflara, müesseselere ve hatta cemaat mensuplarının işyerlerine devletçe el konuluyor. Bir yandan mevzubahis “cemaat” üzerinden bütün dinî cemaatlere yönelik itibarsızlaştırma kampanyaları tam gaz sürerken, diğer yandan cemaatleri devletin kontrolüne alan kayıtlar getiriliyor.
DİNÎ HİZMETLERE “DEVLET TEKELİ”
Bundandır ki, daha önce dikkat çekilen, on iki –on üç kişiden oluşacak Alevî vakıfların yönetim kurullarına “devletin katkısının devamlılığı” gerekçesiyle iki veya dört “devlet temsilcisi üye”nin atanacağı “Alevilerle ilgili yapılma”ya dair “devlet projesi” Sünnî cemaat, tarikat tekke ve geleneksel irfan ocaklarında uygulanması söz konusu ediliyor. (Abdülkadir Selvi, Yeni Şafak, 18.1.16)
Bu “devlet yapılanması”yla, “Şeffaflaşması, hizmetlerinin ve mal varlıklarının kayıt altına alınması, şeyh hazretleri veya ağabey vefat ettiğinde cemaatin – tarikatın mal varlığının çocuklarının veya şahısların üzerinde kalmaması, ‘emval kavgası’ yaşanmaması, mal ve hizmetlerde süreklilik sağlanması” perdesinde cemaatlerin – tarikatların resmen devletleştirilip resmîleştirilerek devlet denetimine alınması plânlanıyor.
Yine bundandır ki, 15 Temmuz “darbe girişimi”nin ardından “FETÖ’ ile mücadele” paravanında bilinen bazı cemaat ve tarikatlarla, bir kısım STK’lar ve kimi mahalli tarikat temsilcileriyle toplanıldı. “Siyasî iktidarın yanında yer almayan cemaatler”in dışlandığı “Diyanet-cemaatler zirvesi”nde devletin/hûkümetin taleplerinin cemaatlere tepeden tamimi garabeti sergilendi. (gazeteler, 25.9.16)
Neticede aynı “devlet projesi”yle cemaatler devletin kontrolüne alınıyor; dinî–mânevî hizmetlere devletçe el konulmak isteniyor.