Dünya Şeffaflık Örgütü’nün “Türkiye yolsuzlukla mücadele kriterleri raporu”nda “kamudaki mâli sicilin bozukluğuyla yolsuzlukla mücadele”de başarısızlığı derin zâfiyetiyle muallel.
Devleti içten içe kemiren ve toplumu çürüten organize yolsuzluk, rüşvet, suistimal ve hırsızlık iddialarına karşı ciddî tedbirler yerine siyasî polemiklerle yolsuzlukla mücadelede sürekli düşüşte.
Uluslararası ölçümlerle ve AB’nin Ankara’ya uyarılarıyla “Türkiye’de son yıllarda yolsuzlukların pek çok alanda yaygınlaştı ve mücadelede ciddî bir mesâfe alamadığı” tesbiti vaziyeti ele veriyor.
Zira Ankara, AB normlarında denetimli demokratik standarda ulaştıracak denetim mekânizmaları kurulmamış. Yolsuzluklarla mücadelede “strateji eylem plânı” hazırlanmamış; dahası yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını teminata alan “yargı reformu” yapılmamış…
Bundandır ki, yargı denetim işlevini yerine getiremiyor. Meclis’in sivil siyasî denetimi işlemiyor. Siyasetin finansı denetlenemiyor. “Askerî işler” gibi hâlâ askerî harcamalar da denetim dışı. Keza on iki senelik AKP iktidarında Kamu İhâle Kanumu müdahalelerle 164 kere değiştirilerek daha baştan birçok kamu ihâlesini tartışmalı hale getirilmiş.
Ancak en vahimi, Sayıştay raporlarının Meclis denetiminden kaçırılması, devlet harcamalarının çarçur edilmesi, yüksek mâliyetlerin, israfın, aşırı harcamaların kontrol edilememesi…
SAYIŞTAY’IN MÂLÎ DENETİMİ ENGELLENDİ
Bu arada 4 Temmuz 2012’de “torba kanunu”nda apar topar gece yarısı Sayıştay Kanunu’na operasyonla “kamu idârelerinin mâli nitelikteki tüm hesap ve işlemlerinin etkililiği, işlem ve faaliyetleriyle ekonomikliğine dair denetim raporu düzenlenemeyeceğine ilişkin hükmü Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildi.
Ancak buna rağmen, Sayıştay’ın mâli denetim yetkisi temelden tırpanlandı, kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetleri denetlenemez hale getirildi. Sayıştay denetçilerinin denetimlerde elde ettikleri bulguları Meclis’e göndermeleri engellendi. Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılıp kullanılmadığını belirleme, iç kontrol sistemlerini değerlendirme görev ve yetkileri gaspla birçok kamu ihâlesindeki raporlar by pass edildi.
Bununla, öncelikle Karadeniz Sahil Yolu, Deriner Barajı ve hafif raylı sistemler gibi çok önemli ihâle dosyalarının aralarında bulunduğu 73 tezkere, “eski tarihli olduğu” ve “güncelliğini yitirdiği” gerekçesiyle gündemden kaldırılıp denetim dışına çıkarıldı.
Neticede, Sayıştay’ın yetkilerinin budanmasıyla, denetim ekiplerinin hazırladığı malî denetim raporlarının, icâd edilen Raporları Değerlendirme Komisyonu’nca makaslanmasıyla malî idârelerin hesaplarının doğruluk ve güvenilirliği yok ediyor. Kamu kurumlarındaki mevzuata aykırı işlemler, kamu zararlarını gösteren bulgular ve ekler raporlardan çıkarılıyor…
“YOLSUZLUK VE RÜŞVETLE MÜCADELE” VAADİ
Özetle, “kamuda şeffaflıkla yolsuzluklarla mücadele” bir yana, kamu harcamaları Meclis’in ve toplumun bilgi ve denetiminden kaçırılıyor. Yolsuzlukların üstü örtülüyor .
Özellikle, 17 ve 25 Aralık’ta engellenen rüşvet-yolsuzluk soruşturmaları sonrası devlet harcamalarının denetiminin engellenmesi ve Sayıştay’ın raporlarının Meclis’e gönderilmemesiyle, Türkiye “yolsuzluk listesi”nde Çin ve Angola’nın önüne geçip demirperde, iç savaş kargaşa ve kaos içindeki ülkelerin kategorisinde yer alıyor.
Böylece 2002 seçim bildirgesinde söz verilen ve akabinde her seçim bildirgesinde tekrarlanan “21. yüzyılın demokratik devletinde, katılımcılık, öngörülebilirlik ve şeffaflık”, “hükümetin ve kamu yöneticilerinin hesap verme sorumluluğu”, “kamudaki kaynak kullanma ve aktarımları toplumun bilgisine açılacak” sözleri ile “yolsuzluklara imkân vermeyen şeffaf devlet anlayışını yerleştirecek, uygulamalarda şeffaflık sağlanacak, harcamalarda etkinlik sağlanacak ve verimlilik artırılacak, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele edilecek” vaadleri bir defa daha havada kalıyor.
Tıpkı, “yolsuzluklarla mücadelenin gereğini” nazara veren Başbakan’ın, 14 Ocak’ta hükûmet olarak çıkaracaklarını kamuoyuna deklâre ettiği “imar plânı uygulamalarının âdil olması, tarihi kültürel dokunun korunması, haksız gelir dağılımının ve istismarın engellenmesi” için siyasetçilerin mal bildirimi”ni zorunla kılan” “şeffaflık paketi”den, Cumhurbaşkanı’nın, öfkelenip “Seçim öncesinde mal bildirimini il ve ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, (partide) bu görevi üstlenecek kişiyi bulamazsınız” tepkisiyle çark edilmesinde olduğu gibi…