Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Milliyet’i ziyaretinde kıdem tazminatının fona aktarılması dışında “FETÖ ile mücadele” konusunda da açıklamalar yapmış.
GARABET:
“FETÖ anlamında kamuda büyük çoğunluğu bitti. Bana göre yüzde 80’i. Ana omurgayı çökerttik” diye yargısız işinden uzaklaştırılan 100 binleri peşinen suçlarken, AKP’de FETÖ ile bağlantılı isimler olup olmadığı konusunda da, “Hiç yoktur demiyorum, ama parti dinamiklerini etkileyecek kadar yoktur” diye garip bir cevap vermiş.
Bakanın bu ifâdesi, daha önce, peşinen insanları itham eden hükûmet sözcüsünün, “Ak Parti’deki BayLock’çu” söylentilerine dair “İddialarla kimseyi şüphe altında bırakmayız, birkaç kişi yüzünden koskoca bir parti câmiası suçlanamaz” çifte standartlı söylemini ortaya koyuyor.
Ancak çelişkili durum bununla kalmıyor. Bakan’ın, “131 bin kişi için işlem yapıldığı” ifâdesi, siyasî iktidarın “mağduriyet yok” tepkilerine karşı, mağduriyet dalgalarının vahim boyutlarının âdeta ikrarı oluyor.
Bir diğer garabet, 15 Temmuz’da 246 şehidin, en az dörtte biri ömrünün sonuna kadar engelli kalacak 2 bin 200’e yakın gazinin olduğunu hatırlatan Bakan’ın, “Mağduriyet edebiyatı yapanlar, aslında yeni bir FETÖ oyununun algısını oluşturmaya çalışıyorlar” cümlesinden açığa çıkıyor. Oysa kimse, menfur “darbe girişimi”nde bulunanların cezâlandırılmasına karşı değil; aksine en ağır cezâ ile cezâlandırılmalarını istiyor.
Görünen o ki, asıl algı operasyonu “mağduriyet yoktur” telkiniyle yapılıyor.
***
TESBİT: “Köprüden geçemiyom…”
Siyasî iktidar, Türkiye ekonomisinin güçlü olduğunu her fırsatta yapılan köprülerle dile getiriyor. Oysa bu köprüler, Türkiye’nin parası ile değil, “yap işlet devret” modeli ile yapılıyor. Bu modelin Türkiye’ye pahalıya mal olduğu rakamlarla ortaya konuluyor.
Mesela, tesbitlere göre Osman Gazi Köprüsü, 790 milyon dolara mal olmuş ve hükûmet garantiler vermiş. Köprüyü yapan firmalara verilen garanti günlük olarak hesaplandığında ortalama 40 bin araca denk geliyor.
Bir başka hesapla, günde 40 bin araç geçse de geçmese de, 40 bin araç üzerinden bu firmalara yılda 511 milyon dolar para ödenecek.
Diğer yandan, köprü bedavayken dahi geçen araç sayısının bu rakamın altında kalması üzerine devletin zarara uğradığına ilişkin tartışmalar devam ederken; bu kez firmalara verilen garanti ve taahhüdlerin gereği köprüyü geçişin fahiş fiyatı yeni bir tartışma konusu oluyor.
Kaldı ki bu durum, sadece Osman Gazi Köprüsü için değil, başta 3. Köprü olmak üzere “yap-işlet-devret” modeliyle ihâle edilen diğer yeni köprü ve otoyollar için de taahhüt edilmiş. Bunun içindir ki, köprüye geçenden de geçmeyenden de para alınan “Deli Dumrul köprüsü” yakıştırmaları yapılıyor…
***
SÖZÜN ÖZÜ
“Eğer farz-ı muhal olarak, müfsidlerin, muhbirlerin ihbar ettikleri gibi, Risale-i Nur, hükûmetin birtakım siyasetiyle ve bazı kanunlarıyla tevfìk edilmiyor, muaraza ediyor; belki başka siyasî kanaatlerdir ve ayrı ayrı fikirlerdir ve umum risaleler, îmandan değil, belki siyasetten bahseder diye, gayet zahir bir iftira farz ve kabul edilse, cevaben derim:
“Madem hürriyetin en genişşekli cumhuriyettir ve madem hükûmet ise cumhuriyetin en serbest sûretini kabul etmiştir; elbette hakîki ve katî ve reddedilmez kanaat-i ilmiyeyi ve efkâr-ı sâibeyi (maksada uygun doğru fikirleri), asayişe dokunmamak şartıyla, cumhuriyetin hürriyeti, o hürriyet-i ilmiyeyi istibdat altına alamaz ve onu bir suç tanımaz. Evet, dünyada hiçbir hükûmet var mıdır ki, bütün birtek kanaat-i siyasiyede bulunsun. Haydi-farz-ı muhal olarak-ben, perde altında kendi kendime kanaat-i siyasiyemi yazmışım ve bir kısım has dostlarıma göstermişim; bunda suç var diyen kanunları işitmemişim. Halbuki, Risale-i Nur, îman nûrundan bahseder, siyaset zulmetine sukùt etmemiş ve tenezzül etmez.
Bediüzzaman Said Nursî, (Tarihçe-i Hayat, 204)