Siyasetin demokratikleşmesi için başta yüzde 10 seçim barajı kalkmalı veya makul bir düzeye düşürülmeli ve siyasî partiler kanunu esaslı bir demokratik tâdile tâbi tutulmalı.
Seçim sürecinde tetiklenen provokasyonlar arenasında, sandıktan çıkan tabloda koalisyon denklemlerinden “erken seçim”e politik taktik savaşları sürerken, evvel toplumdaki kamplaşma ve kutuplaşmayı ortadan kaldırmanın yolunun açılması gerekiyor.
Hangi hükûmet formülünde uzlaşılsa uzlaşılsın, demokratik tâmirata, adâlet reformuyla, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının teminiyle başlaması, âdil yargıyla hukuka güvenin sağlanması şart.
Kamu görevlilerinin politik baskılardan kurtarılması; hesap sorulmayan keyfî sürece son verilip yolsuzluk iddialarının behemehal yargı önüne çıkarılması gerekiyor…
NORMALLEŞME DÖNEMİ
Bu bakımdan, bir “proje mahkeme” oldukları açıkça itiraf edilen tek hâkimli “Sulh Ceza Hâkimlikleri”nin kaldırılması, daha iddianâmesi hazırlanmadan, mahkeme kararlarına rağmen aylardır haksız-hukuksuz tutuklulukları sürdürülerek hak ve hürriyetleri gasbedilen gazeteciler serbest bırakılmalı; savcıların-mahkemelerin tâlimatıyla yolsuzluk ve rüşvet soperasyonu yapan polisler tahliye edilmeli.
Nasıl bir koalisyon oluşursa oluşsun, 12 Eylül’den 28 Şubat’a, “kumpas” isnadıyla âdeta tasfiye sürecine sokulan “Ergenekon” ve “Balyoz” başta olmak üzere, “darbe teşebbüsü’ ve ‘darbe ortam hazırlamak” iddialı bütün darbe davaları yeniden görülmeli.
Bütün hukuksuzluklar hukuk önüne çıkarılmalı.
Yine siyasî iktidarca bir “sıkıyönetim yasası” olarak inadına dayatılan “iç güvenlik yasası”ndan başlanarak, kamuoyundan ve muhalefetten gelen itirazlar nazara alınmadan gece yarısı apar topar dayatılan “torba yasalar” gözden geçirilip demokratik hak ve hürriyetlerle bağdaşmayan ucûbeler tasfiye edilmeli.
Bunların yanısıra, devletin denetlenmesi, devlet kurumlarının fahiş harcamalarının kontrol altına alınması için, son üç yıldır AKP’nin engellemesiyle Meclis denetiminden kaçırılan “Sayıştay raporları” yeniden Meclis’e gönderilip denetlenmeli.
ÖNCE RESTORASYON
Ayrıca, vatan birliğiyle demokratik hak ve özgürlükler ekseninde barış ve “çözüm süreci” millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in uhdesinde ve milletin nezâretinde şeffaf bir usûlle ele alınmalı.
Keza Anayasa Mahkemesi, HSYK, Sayıştay gibi kurumların bağımsızlığı sağlama alınmalı. RTÜK siyasî müdahalelerden azade kılınmalı. TRT ve AA gibi halkın vergisiyle yayın yapan kamu kurumlarının tarafsızlığı sağlanmalı.
Bütün vaadlere ve çağrılara rağmen on iki yıldır AKP iktidarının düzeltmeye yanaşmadığı 12 Eylül darbesinden kalma YÖK’ten MGK’ya antidemokratik yasalar mevzuattan ayıklanmalı.
Siyasetin demokratikleşmesi için, hiçbir demokraside olmayan, demokratik temsilin önünde bir bariyer olan başta yüzde 10 seçim barajı kalkmalı veya makul bir düzeye düşürülmeli ve siyasî partiler kanunu esaslı bir demokratik tâdile tâbi tutulmalı. Yeni demokratik anayasaya zemin oluşturulmalı…
Kısacası, Türkiye’nin her şeyden evvel demokratik restorasyona ihtiyacı var.
Peki, bu Meclis bunu yapabilir mi, göreceğiz.