Merhum Süleyman Demirel’i kamuoyu darbelere mâruz kalışıyla tanınır. Lâkin yarım asrı aşkın siyasî hayatında demokrasi inkıtalarına karşı demokratik direnişi pek bilinmez.
27 Mayıs kanlı ihtilâline bakışı, merhum Menderes’in katledilmesi hicrânıyla siyasete atılışı, Türkiye’yi maddî ve mânevî kalkınmada take of noktasına getiren, yüzde 5 enflasyonla yüzde 7 kalkınmayı sağlayan Başbakanlığı’ndaki iktidarın önünün kesildiği 12 Mart muhtırasına karşı direnci ve Meclis’i kapatmayıp süreci en az zararla kapatma gayreti satır aralarında kalmış.
Peşinden 12 Eylül darbesi ve siyasî yasaklarla mücadelesii, Hamzakoy’a hapsedilişi, “ihtilâl konseyi”nin ancak on bir gün tahammül edip kapattığı Büyük Türkiye Partisi, Zincirbozan hikâyesi, defalarca veto edilen Doğru Yol Partisi serencâmı, “altı defa gidip yedi defa gelmesi,” Cumhurbaşkanı seçilmesi, en azılı rakiplerinin de teslimiyle 28 Şubat “postmodern darbe”yi açık bir darbeye dönüştürmeden atlatılmasındaki çabaları ya ketmedilmiş ya da çarpıtılmış.
DEMOKRATİK DİRENÇ
Adalet Partisi Genel Sekreteri Nahit Menteşe 12 Mart’ı şöyle anlatıyor: “12 Mart 1971’de “muhtıra meselesi çıkınca Demirel tepki gösterdi. Bakanlar Kurulu’nu topladı. ‘Muhtıra’da istifası isteniyor, istifa etmediği takdirde Silâhlı Kuvvetlerin Parlamentoya el koyacağı ve kapatılacağı açıkça dayatılmış, tehdit ve şantajda bulunulmuştu. Reformlar yapılmazsa Parlamentoyu kapatırız’ deniliyordu. Demirel ‘muhtıra’yı ve istifayı asla kabul etmiyordu. Müzâkere edilmesine bile katiyen yanaşmak istemiyordu. Ama bakanlar, arkadaşlar, “Hiç olmazsa Parlamentoyu açık tutalım, Parlamentoda mücadelemizi devam ettiririz” diye istifanın kabulünü istediler. Demirel, uzun süre çok diretti, ama sonuçta arkadaşların önerisine uymak durumunda kaldı.”
Cuntanın zaten muhtırayla hükûmeti devirmeyi kafaya koyduğunu nazara veren Demirel’in, “Biz dedik ki; ‘Meclis açık kalsın, birtakım işleri gene yaparız.’ Yaptığım en önemli hadiselerden birisi o Parlamentoyu kurtarmaktır” açıklaması 12 Mart’ın mahiyetini tasrih ediyor.
Sonuçta onun, “Türkiye’de darbeleri silâhlı kuvvetler yapıyor. Bunun karşısına o günkü hükûmet veya devletin organları, Meclisi vesairesi neyle çıkacaklar? İkinci bir orduları yok ki!” diyen Demirel’in “Türkiye’de bir tane devlet var aslında. Bunun derini de düzü de bir tane. Derin devlet askeriye” sözleri, demokrasiye dayatılan darbelerin mahiyetini deşifre ediyor.
Ve bütün darbe ve ara dönemlere, yasaklara karşı “konuşan Türkiye” duruşu ve direnciyle Demokrat Parti’nin demokrasi ve hizmet verâsetini alan Adalet Partisi grubunun, Başbakan Demirel’in ve hükûmetlerinin büyük bir demokratik direnç ve mücadelesini okutturuyor…